![]() |
Hal kaal (söz) ile anlatılmaz ancak yaşanır ne demektir- Kimler Hal ehlidir - Printable Version +- Dini Bilgi Forum (https://dinibilgi.info) +-- Forum: TASAVVUFi VAAZ&SOHBET&HUTBELER (https://dinibilgi.info/forumdisplay.php?fid=129) +--- Forum: Tasavvufi Genel Bilgiler (https://dinibilgi.info/forumdisplay.php?fid=132) +--- Thread: Hal kaal (söz) ile anlatılmaz ancak yaşanır ne demektir- Kimler Hal ehlidir (/showthread.php?tid=2091) |
Hal kaal (söz) ile anlatılmaz ancak yaşanır ne demektir- Kimler Hal ehlidir - SeliM35 - 06-11-2023 Hal kaal (söz) ile anlatılmaz ancak yaşanır ne demektir- Kimler Hal ehlidir Hal söz ile anlatılmaz Tasavvuf ehlinin bu kelimesi yani hal kaal ile anlatılmaz diye bir söz vardır "Kaal" demek, Arapça "söz" demektir, hal ancak yaşanır, söz ile anlatılmaz. Şimdi bu meselenin derinine inersek Hazreti Muhammed Mustafa mirac ederken mescidi haram'dan mescidi aksa'ya Burak denilen bir binek ile götürülmüş, bu kuran'da da ayet ile sabittir, peygamberimizin dilinden hadis ile de sabittir, ve peygamberimiz bu burağı yani bineği tarif ederken diyor ki "hızı öyleydi ki, bir anda ufukta gördüğü yere adımını atıyordu." Tarif etmek için elinde o günkü malzeme, bunu tarif etmek için, binek olaraktan örnek verebileceği deve var, at var, afedersiniz bir de eşşek var, ve bunların hız sisteminde yürümeleri adım atamalarıyla tarif ediliyor. Fakat o bir at değil, peygamberimiz sadece onu tarif etmek için elinde malzeme o olduğu için hız tarifini adım şeklinde tarif etmiş, ve o gün onu anlattığı kimseler nice, yani ne kadar anlamışlar, çünkü elde malzeme yok, bugün biz mesela 500 beygir gücünde bir Ferrari arabaya bindiğimizde, mesela saniyenin üçte birinde 100 km hız sınırına ulaşabiliyor, yani 30 saniye yada salisede ya da 20 salisede 100 km hız yapabilen arabalar var, ve bu ne demek olur öyle, yoksa bile, yani saniyenin dakikanın üçte birinde, 30 saniyede, yahut bir dakikada denemez, bir dakikada olmaz herhalde, 30 saniyede 100 km hıza ulaşabilen yani 30 salise içinde 100 km hızı alabilen arabalar var, ve böyle bir arabaya bindiğimiz zaman yaşadığımız hal işte, mesela gözümüzün gördüğü en uzak noktada yolun kenarında bir ağaç var, biz ufka baktık arabadaki camdan, ve o ağacı gördük, ve araba çalıştı, bir anda o arabanın hızı ağacın yanına vardı, o ağaca varınca, gözümüz ileriki ufku gördü, gözümüzün görebildiği en uzak nokta,.. yol düzgün olunca düz yolda gidince ancak bu hıza ulaşabiliriz, yahut ta bu havadan gidince mümkün ve o günlerde ancak olabilecek bir şey uçan araba, çünkü o günün arabisten ülkesinde henüz asfalt keşfi olmamış ve yine uçak keşfolmamış ve, yol yok, benzinlik yok, ve o gün için şartlar elverişli değil, o gün öyle bir Burak, ancak ufo şeklinde ya da uçak şeklinde, bir bineğe bindirilmiş olabilir Hz Muhammed. Ya da uçan araba şeklinde bir burak diye tarif ettiği için, aşağı inen bir şey olduğu için, yani uçan araba, ya da ufo, uçan arabaya da ufo şeklinde, işte öyle bir bineğe bindirilmiş ve onun hızı da bir anda ufuktaki en uzak noktayı bir anda katedebiliyordu, ve adımını öyle atıyordu diye tarif etmiş peygamber efendimiz. malzeme olarak da deveyi attı ya da eşeği misal göstermiş ve Burak (Ragabe kükünden mastar ragabe binek) diye tarif etmiş, yani binek diye tarif etmiş. Bu uçak da olabilir, uçan araba da olabilir, sadece araba dersek olmaz, çünkü arabaya yol, yerde bir yol olması lazım, asfalt, düzgün asfalt olması lazım ki, bir de düz bir yol olması lazım ki, o hızı alabilsin, öyle olunca o gün o günün Cumhuriyeti arabistan'da yol yok asfalt yok öyle bir hıza ulaşması arabanın mümkün değil, öyle olunca ancak ve ancak uçan araba ya da ufo ile gitmiş olabilir diye yorum getiriyoruz biz bugün. Baktığımızda uçak denen binek, gözünün gördüğü noktayı bir anda alıyor, evet bunu ancak işte bugün biz arabaya uçağa bindiğimizde anlayabiliriz, o hal, dil ile söz ile anlatılması mümkün olmayan bir şey. O yüzden hal ehli, işte O'na gösterilen mucize ve kerametleri tam manası ile anlatamaz, çünkü elinde anlatacak malzeme yoktur o gün, o yüzden, ancak o hali, "hal ehli" yani, o hali ancak yaşayan kimse anlayabilir. Yine mesela başka bir örnekle örneklendirmirsek : Sana yüzmeyi söz olaraktan tarif etsek, işte ayaklarını çırpaacaksın, kollarını çırpacacaksın kafanı da yukardan tutacaksın, birde suyun üstünde durmaya çalışacaksın, ve birde ileri gitmeye çalışacaksın diye, 50 kere tarif etsek sana, sen bunu yani yüzmeyi, ancak, suyun içine atlayıp, yüzmeyi denediğin zaman, ve yüzmeyi başardığın zaman, yüzmek nedir anlamış olursun, yoksa 50 kere 100 kere sana yüzmeyi tarif etmek senin yüzmeyi gerçek manasıyla anlamana ve öğrenmene yetmez. Yine başka bir örnek : Arabaya binmesini sana tarif etmemiz, sana teori olaraktan öğretilen şeyler bile, arabaya şoförlük yani trafik kurallardır sadece, sarıda beklemek, kırmızıda durmak, yeşil de geçmek, sarı da bekleyen, eğer kimse gelmiyorsa geçmek ,.. ve levhaları tanımak,.. fren gaz nerededir onları tanımak, direksiyonun nasıl kullanıldığı nasıl tutulacak olduğu onları tanıman sadece teorik bilgilerdir, bunları sana anlatmakla sen arabaya binmesini öğrenmiş olmazsın, teori ayrı şeydir praktik ayrı şeydir, o yüzden 2 imtihan yapılır teori ve praktik, praktik ancak arabanın üstüne oturup, aynı anda 2 ayağını farklı işlem, yine ellerin ve kolların farklı işlem, gözlerin aynı anda farklı işlem, ve beynin bunları işlem yaparakdan aynı fonksiyonu, farklı sinyallerden gelen farklı bilgilere göre tek bir işlemi, yani araba sürme işlemini yapması, ve buna alışması dır arabayı sürebilmesdir, bunlara da beynin alışması belli bir süre ister, buna "zur Gewohnheit werden" deniyor almancada, alışabildin mi, yani alışabilmen de belli bir süre ve zaman alıyor işte, hani acemi şoför, çarpa riski, frene basınca durduramaz, freni nerede olduğunu bilemez, ilk arabaya binen kimse nereye basacağını bilemez, direksiyonu tam çeviremez ve kazalara sebep olur, o yüzden yanında bir şoför ile yardımcı şoför ile öğretilir, işte arabaya binmesini öğrenmek, ancak senin arabaya binip, direksiyona geçip, sürmeyi denediğin zaman, ve sana tarif edilenleri yapıp ve uyguladığın zaman ve başardığın zaman diyebileceğin bir işlem olduğu gibi, bu ancak işte sözle değil, hem sözle hem hal ile yani tatbik ederekten öğrenebileceği bir şey, yaşayaraktan öğrenebileceğin bir şey dir, o yüzden hal, kaal ile yani söz ile tarif edilebilecek bir şey değildir. Tasavvuftaki bu meselede işte, sana belli bir mucize ve keramet gösterirler bu mucize ve kerametler bellki 10 sene sonra keşfolacak bir icadın sana önceden gösterilmesi ve öğretilmesdir, ve senin bu icatlar mucit tarafından önce onu yapacak olan mucide, o icadın keşfi için ışık tutacak bilgilerdir. seni dinlediği izlediği zaman onun ufkunda yeni bilgiler oluşacak ve belli bir kimseler ve bazı grublar bu icat üzerine çalışacak ve belkide takriben 10 sene sonra o icat bulunacak ve kullanıma geçecek, o yüzden sana verilen bu keramet ve hal, o icadı daha 10 sene önce senin kullanman sayesinde, maneviyatta gizli olaraktan sana bu kermaet vari verilen bu icadı kullanmayı tatbik etmen sayesinden sana belli haller yaşatılır, ve sen den bunu, o günkü malzeme ile anlatman istenir, işte aynı peygamberimizin burağı tarif etmesi gibi, sen o günkü malzemelerle bunu insanlara anlatmaya çalışırsın, o sadece işte ileriye bir ışık tutmaktır. Yoksa o hal ancak yaşanır, ve söz ile anlatılabilir bir durum değildir, yani tarif etmesi zordur bir manada, yani tarif etmesi anlatması zordur, çünkü malzeme azdır. evet bu makalemizde anlatmak istediğimizde bu idi selamun aleyküm ve rahmetullah Bu bir Karoglan Raşit Tunca Makalesidir Şifremiz ilçesi 11 Haziran 2023 |