Thread Rating:
  • 150 Vote(s) - 2.95 Average
  • 1
  • 2
  • 3
  • 4
  • 5
Muharrem Ayı ve Fazileti - Hicri yılbaşı - Muharrem Ayı ve Aşure Günü
#1
Muharrem Ayı ve Fazileti - Hicri yılbaşı - Muharrem Ayı ve Aşure Günü

Muharrem ayı, haram aylardandır. Ebû Hureyre (R.A.)'den rivayete göre Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimize; Farz namazdan sonra hangi namazın ve Ramazan ayı orucundan sonra hangi orucun daha faziletli olduğu soruldu da, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz: "Farz namazdan sonra en faziletli namaz: Gece yarısı kılınan (teheccüd) namazıdır. Ramazan ayından sonra en faziletli oruç: ALLAH Teâlâ'nın ayı olan Muharremde tutulan oruçtur," (Müslim, Sıyam:203, Ebu Davûd, Sıyam: 56. Tirmizi, Mevakıt: 207, Sıyam: 40. Neseî. Kıyamü'1-Leyl: 6, Darimi. Savm: 45, A. b. Hanbel. 2/342, 344,345) buyurdular.

Yüce dinimiz, hemen her farz ibadetin cinsinden nafile ibadet yapmak imkânı getirmiştir. Bu durum, müslümânlar için büyük bir şans ve nimettir. Bilindiği gibi Ramazan ayında oruç tutmak farzdır. Ramazan bayramının birinci günü ile kurban bayramının dört günü hariç, senenin her gününde ALLAH rızâsı için oruç tutmak mümkündür. Ancak bunun için en uygun ve faziletli ay hangisidir? İşte akla gelebilecek bu soruyu ashâb-ı kiramdan biri Peygamber Efendimize Ramazan orucundan sonra en faziletli orucun hangisi olduğunu sordu. Resûl-i Ekrem (S.A.V.) de bu soruya cevaben, Muharrem ayında tutulan orucun pek sevap olduğunu söyledi. Muharrem ayının değerini anlatmak için de ondan "ALLAH'ın ayı" diye söz etti. Şüphesiz bütün aylar ALLAH'ın ayıdır. Ama Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz bu ifadesiyle Muharrem ayının değerine ve onun iyi değerlendirilmesi gereğine işaret etmiş oldu.
Hadis-i şerifte Muharrem ayı için: "ALLAH Teâla'nın ayı" denilmesi, bu ayın şerefine işaret içindir. Aslında bütün aylar, bütün yıllar, bütün zamanlar, bütün mekanlar, bütün varlıklar, bütün insanlar, cümle eşya her şey ALLAH Teâla'nındır. Ama her şey ALLAH Teâla'nın iken, "Muharrem ALLAH Teâla'nın ayıdır" demekten maksat ne?.. Burada maksat, "Muharrem ayında ALLAH Teâla Hazretleri, kulları çok afv ü mağfiret ediyor; kulları çok affettiği, tevbe eden kullarını çok bağışladığı bir aydır." demek oluyor.

Hz. Ali (R.A)'dan rivayete göre bir adam kendisine Ramazan ayından sonra hangi ayda oruç tutmamı emir buyurursunuz, diye sormuş. Hz. Ali (R.A) da şöyle dedi. Ben bu konudan soran hiçbir kimseyi işitmedim. Sadece ben Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin yanında otururken bir adamın Ona:
-Ya ResûlALLAH! Ramazan ayından sonra hangi ayda oruç tutmamı emredersiniz? diye sorduğunu işittim. Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz:
"Eğer Ramazan ayından sonra oruç tutacaksan, Muharremi tut. Çünkü o, ALLAH Teâlâ'nın ayıdır. O ayda bir gün var ki, ALLAH Teâlâ o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiştir, diğer bir kavmin de tevbesini kabul eder." buyurdu.(Tirmizi, Savm: 40)
Hadisi şerifte ALLAH Teâlanın tevbesini kabul ettiği belirtilen kavim, Hz. Musa A.S'ın kavmidir. İsrailoğullarının Firavun'dan kurtarılışı, Firavun ve ordusunun denizde boğulması kasdedilmektedir.
Kuranı Kerimde FECR SURESİ 1 ila 5inci ayetlerinde şu gerçeği görmekteyiz.
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
1 Yemin olsun tan yerinin ağarma vaktine,
2 On geceye,
3 Çifte ve teke,
4 Yola koyulduğu zaman geceye.
5 Nasıl, bunlarda akıl sahibi için bir yemin var mı?
Buradaki yemin edilen on günün Muharremin ilk on günü olduğunu Tefsiri Tibyandan okumaktayız.
Tüm peygamberler zamanında üç günlük Hızır Orucu ve Muharrem orucu tutulurdu. Çeşitli kaynaklar Muharrem ayı’nın 10’cu günü bir çok olay gerçekleştiğini söylüyor. Bunlardan bazıları şunlardır.
1.Adem peygamberin bağışlanması,
2.Nuh peygamberin gemisinin tufandan kurtulması,
3.yunus peygamberin balığın karnından kurtulması,
4.İbrahim peygamberin nemrut’un ateşinden kurtulması,
5.İdiris peygamberin göğe çıkması,
6,Yakup peygamberin oğlu Yusuf peygamberin atıldığı kuyudan kurtulması,
7.Eyüp peygamberin dertlerden kurtulup sağlığına kavuşması,
8.Musa peygamberin firavundan kurtulup kızıl denizi geçmesi
9.İsa peygamberin göğe çıkması ve son olarak
10.Hz. ismaile Bedel olarak Cenneten Koc inmesi ve Kurban bayramimiz

Muharrem ayında tutulacak orucun fazileti iki şekilde yorumlanmıştır.

Birincisi, söz konusu fazilet, hadisin ifadesinden anlaşıldığına göre, Muharrem ayının herhangi bir gününde tutulacak nafile oruç için geçerlidir. İkincisi, ondan maksat, o ayda bulunan âşûrâ gününde tutulacak oruçtur. Muharrem ayı söylenmek suretiyle onun bir parçası olan âşûrâ günü kasdedilmiştir.
Binaenaleyh içinde bulunduğumuz bu mübarek ayda mümkün mertebe oruç tutmaya gayret etmemiz lâzımdır. Hiç olmazsa pazartesi ve perşembe günleri orucunu, hele hele aşura günü orucunu kesinlikle ihmal etmeyelim.
Oruç hakkındaki sorusuna Peygamber aleyhisselam'dan cevap alan bu ismini bilemediğimiz sahâbî, farz namazdan sonra hangi namazın daha faziletli olduğunu öğrenmek istedi. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz de: "Farz namazlardan sonra en faziletli namaz teheccüt (gece) namazıdır" buyurdu.

İbadetlerin ve diğer işlerin değeri, insana verdikleri zahmetle ölçülür. Zor ve sıkıntılı ibadetler şüphesiz daha sevaptır. İnsanların çoğunun tatlı bir uykuya daldığı sırada istirahatını ve uykusunu feda edip ALLAH'ı anmak üzere yatağını terk etmek kolay bir iş, az bir yiğitlik değildir.

Teheccüt namazına değer kazandıran bir diğer husus da, bu vakitte kılınan namazın riya ve gösterişten tamamen uzak olması, ihlasla ve gönül huzuruyla ibadet etmeye elverişli bulunmasıdır. İşte Teheccüt namazını böylesine değerli kılan, diğer vakitlerden farklı bu özellikleridir. Hatta Teheccüt namazının, farz namazlardan önce veya sonra kılınan ve revâtip diye anılan sünnet namazlarından bile faziletli olduğu kabul edilmektedir. Teheccüt namazının fazileti, meşakkat, yorgunluk, riya ve gösterişten uzaklık gibi özelliklerinden ileri gelmektedir. Ayrıca Teheccüt namazı, Hz. Peygamber (S.A.V.)'in bütün hayatı boyunca sürekli kıldığı bir namazdır. Bu sebeple de sünnetlerin en faziletlisi, Hz. Peygamber (S.A.V.)'in bu sünnetidir. Cenab-ı Hak, bu hadis-i şerifler gereğince amel edebilmeyi cümlemize nasib eylesin. Amin.

Hicri yılbaşı gecesi

Peygamber efendimiz Muhammed aleyhisselam, miladi 571’de 20 Nisana rastlayan, Rebiul-evvel ayının on ikinci Pazartesi sabahı, Mekke’de doğdu. 622’de Mekke’den Medine’ye hicret etti. 20 Eylül Pazartesi günü, Medine’nin Kuba köyüne geldi. Bu tarih Müslümanların Şemsi yılbaşı oldu. O yılın Muharrem ayının birinci günü de, hicri [kameri] yılbaşı oldu. Muharrem ayının birinci gecesi Müslümanların kameri yılbaşı gecesidir. Bu geceyi ihya etmeli ve saygı göstermeli. Saygı göstermek, günah işlememekle olur. Zilhiccenin son günü ve Muharremin birinci günü oruç tutan, o yılın tamamını oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. Bir hadis-i şerifte, (Ramazandan sonra en faziletli oruç, Muharrem ayında tutulan oruçtur) buyuruldu.
İslamiyet’ten önce Araplar, Muharrem ayında savaşmak isteyince, o yıl Muharrem ayının ismini, sonraki aya koyarlar, sonraki aya da, Muharrem derlerdi. Böylece haram ay, Muharremden bir sonraki ay olurdu.
(Bir ayın haramlığını başka aya geciktirmek, ancak kâfirliği arttırır. Kâfirler, böylece sapıtıyorlar. Onlar, Allah’ın haram kıldığı ayların sayılarını denk getirmek için, haram ayı bir yıl helal edip, başka yıl onu yine haram ederler. Böylece, Allah’ın haram kıldığını helal kılmaya çalışırlar) mealindeki, Tevbe suresinin 37. âyet-i kerimesi, ayların yerlerini değiştirmeyi yasak etti.
Kıymet verilen dört aydan biri
Muharrem ayı, Zilkade, Zilhicce ve Receb’le beraber Kur’an-ı kerimde kıymet verilen 4 aydan biridir. (Tevbe 36)
Birkaç hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ayların efendisi Muharrem, günlerin efendisi Cuma’dır.) [Deylemi]
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Allahü teâlânın ayı Muharrem ayında tutulan oruçtur. Farzlardan sonra en faziletli namaz, gece namazıdır.) [Müslim, İbni Mace, Ebu Davud, Tirmizi, Nesai]
(Nafile oruç tutacaksan, Muharrem ayında tut! Çünkü o, Allahü teâlânın ayıdır. O ayda bir gün vardır ki, O günde Allahü teâlâ geçmiş kavimlerden birinin tevbesini kabul etti. Yine o gün, tevbe edenlerin günahlarını da affeder.) [Tirmizi]
Nafile ibadetlerin sevabına kavuşabilmek için, Ehl-i sünnet itikadında olmak, haramlardan kaçıp günahlara tevbe etmek, farzları kusursuz yapmaya çalışmak, o ameli ibadet olarak yapmaya niyet etmek şarttır.
Yılbaşı duası
Sual: Aşağıda bildirilen duayı hicri yılbaşında okumakta mahzur var mıdır?
CEVAP
Duadır, dua okumanın mahzuru olmaz. Her zaman okunabilir.
Duanın Latin harfleriyle yazılışı şöyledir:
(Elhamdülillâhi Rabbil-âlemîn. Vassalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn. Allahümme entel-ebediyyü’l-kadîm, el-hayyül-kerîm, el-hannân, el-mennân. Ve hâzihî senetün cedîdetün. Es’elüke fîhe’l-ısmete mineşşeytânirracîm, vel avne alâ hâzihinnefsil-emmâreti bissûi vel-iştiğâle bimâ yukarribünî ileyke, yâ zel-celâli vel-ikrâm, birahmetike yâ erhamerrâhimîn. Ve sallallâhu ve selleme alâ seyyidinâ ve nebiyyinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve ehl-i beytihî ecmaîn.)

Muharrem Ayı ve Aşure Günü

"Şehrullahi'l-Muharrem" olarak meşhur olan, yani "Allah'ın ayı Muharrem" olarak bilinen Muharrem ayı, İlahi bereket ve feyzin, Rabbani ihsan ve keremin coştuğu ve bollaştığı bir aydır.
Allah'ın ayı, günü ve yılı olmaz, ancak Allah'ın rahmetine ermenin önemli bir fırsatı olduğu için Peygamberimiz tarafından bu şekilde ifade edilmiştir.
Âşura Günü ise Muharrem'in 10. günüdür. Âşura Gününün Allah katında ayrı bir yeri vardır. Bugünde Cenâb-ı Hak on peygamberine on çeşit ikramda bulunmuş ve kudsiyetini arttırmıştır. Bu günlerde oruç tutmak çok faziletlidir.
Hicrî Senenin ilk ayı olan Muharrem ayının 10. günü Âşura Günüdür. Muharrem ayının diğer aylar arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, Âşura Gününün de diğer günler içinde daha mübarek ve bereketli bir konumu bulunmaktadır.
Âşura Gününün Allah katında da çok seçkin bir yerinin olduğunu Fecr Sûresinin ikinci âyeti olan "On geceye yemin olsun" ifâdelerinin tefsirinden öğrenmekteyiz.
Bazı tefsirlerimizde bu on gecenin Muharrem'in Âşurasine kadar geçen gece olduğu beyan edilmektedir.(1)
Cenâb-ı Hak bu gecelere yemin ederek onların kudsiyet ve bereketini bildirmektedir.
Bugüne "Âşura" denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Hadis kitaplarında geçtiğine göre ise, bu güne bu ismin verilmesinin hikmeti, o günde Cenâb-ı Hak on peygamberine on değişik ikram ve ihsan ettiği içindir. Bu ikramlar şöyle belirtilmektedir:
1. Allah, Hz. Musa'ya (a.s.) Âşura Gününde bir mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.
2. Hz. Nuh (a.s.) gemisini Cûdi Dağının üzerine Âşura Gününde demirlemiştir.
3. Hz. Yunus (a.s.) balığın karnından Âşura Günü kurtulmuştur.
4. Hz. Âdem'in (a.s.) tevbesi Âşura Günü kabul edilmiştir.
5. Hz. Yusuf kardeşlerinin atmış olduğu kuyudan Âşura Günü çıkarılmıştır.
6. Hz. İsa (a-s.) o gün dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
7. Hz. Davud'un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.
8. Hz. ismaile Bedel olarak Cenneten Koc inmesi ve Kurban bayramimiz
9. Hz. Yakub'un (a.s.), oğlu Hz.Yusuf'un hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.(2)
Hz. Âişe'nın belirttiğine göre, Kabe'nin örtüsü daha önceleri Âşura gününde değiştirilirdi.
İşte böylesine mânalı ve kudsî hâdiselerin yıldönümü olan bu mübarek gün ve gece, Saadet Asrından beri Müslümanlarca hep kutlana gelmiştir. Bugünlerde ibadet için daha çok zaman ayırmışlar, başka günlere nisbetle daha fazla hayır hasenatta bulunmuşlardır. Çünkü, Cenab-ı Hakkın bugünlerde yapılan ibadetleri, edilen tevbeleri kabul edeceğine dair hadisler mevcuttur.
Âşura Gününde ilk akla gelen ibadet ise, oruç tutmaktır. Muharrem ayı ve Âşura Günü, Ehl-i Kitap olan Hıristiyan ve Yahudiler tarafından da mukaddes sayılırdı. Nitekim, Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam Medine'ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi.
"Bu ne orucudur?" diye sordu.
Yahudiler, "Bugün Allah'ın Musa'yı düşmanlarından kurtardığı Firavun'u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur" dediler.
Bunun üzerine Resulullah Aleyhissalâtü Vesselam da, "Biz, Musa'nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz" buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.(3)
Aşûra günü yalnız ehl-i kitap arasında değil, Nuh Aleyhisselâmdan itibaren mukaddes olarak biliniyor, İslam öncesi Cahiliye dönemi Arapları arasında İbrahim Aleyhisselâmdan beri mukaddes bir gün olarak biliniyor ve oruç tutuluyordu.
Bu hususta Hazret-i Âişe validemiz şöyle demektedir:
"Âşûrâ, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Resulullah da buna uygun hareket ediyordu. Medine'ye hicret edince bu orucu devam ettirmiş ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Âşûrâ gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı." 'Buhari, Savm: 69.
O zamanlar henüz Ramazan orucu farz kılınmadığı için Peygamberimiz ve Sahabileri vacip olarak o günde oruç tutuyorlardı. Ne zaman ki, Ramazan orucu farz kılındı, bundan sonra Peygamberimiz herkesi serbest bıraktı. "İsteyen tutar, isteyen terk edebilir" buyurdu.(4) Böylece Âşura orucu sünnet bir oruç olarak kalmış oldu.
Âşura orucunun fazileti hakkında da şu mealde hadisler zikredilmektedir.
Bir zat Peygamberimize geldi ve sordu:
"Ramazan'dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?"
Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselam, "Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah'ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir" buyurdu.(5)
Yine Tirmizide de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:
"Âşura Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum."(6)
"Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah'ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur(7) hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun faziletini ifade etmektedir.
Bu hadisin açılamasında İmam-ı Gazali, "Muharrem ayı Hicrî senenin başlangıcıdır. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayamak daha güzel olur. Bereketinin devamı da daha fazla ümit edilir" demektedir.
Gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âşura Gününe denk getirmemek için, Muharrem'in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye edilmiştir.
Bu mânâdaki bir hadisi İbni Abbas rivayet etmektedir. Bunun için, müstehap olan, aşure Gününü ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonra oruç tutmaktır.
Bu günde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetlerin de yaşatılması isabetli ve yerinde olacaktır. Herkes imkânı nisbetinde ailesine, akraba ve komşularına ikramda bulunur; bugünlerin faziletini bildiren hâdiseleri hatırlayarak ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat kat alacaktır. Bilhassa, Peygamberimiz, mü'minin aile efradına Âşura Gününde her zamankinden daha çok ikramda bulunmasını tavsiye etmiştir.
Bîr hadiste şöyle buyurular: "Her kim Aşura Gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder."(9) Bu aile mefhumunun içine akrabalar, yetimler, kimsesizler, konu komşular da girmektedir. Fakat, bunun İçin fazla külfete girmeye, aile bütçesini zorlamaya lüzum yoktur. Herkes imkânı ölçüsünde ikram eder.
Âşura gününün manevi ve berraklığı üzerinde Kerbela karanlığının kesafeti de görülmektedir. 61. hicret yılının Muharrem'ine ait 10. gününde Hazret-i İmam Hüseyin (r.a.) 55 yaşında iken Sinan bin Enes isimli bir hain tarafından Kerbelâ'da hunharca şehit edilmiştir. Bu gadr ve zulmün arkasında Emevi Halifesi Yezid, onun Küfe valisi İbni Ziyad vardır. Yarım asır öncesinden Peygamberimizin bizzat haber verildiği bu ciğerleri yakan olay Hazret-i Hüseyin'i Cennet gençlerinin efendisi olma şanına yüceltmiştir.
Şehitler mükâfatını almış en yüce mertebelere ulaşmıştır. Yüce Allah'ın da zalimlere hak ettikleri cezayı en âdil bir şekilde vereceğinden şüphemiz yoktur. Kader hükme boyun eğen her mü'min bu olaya üzülür, ancak itidalini ve soğukkanlılığını kaybetmez. Duyguları yanlışlara ve taşkınlıklara götürmez. Çünkü meydana gelen bütün olaylar ezelî takdirin bir hükmüdür. Bu açıdan bunu bir "yas merasimi" haline dönüştürmek ehli-i sünnetin itikat ve inancına aykırıdır.

Kaynaklar

1) Hak Dini Kur ân Dili. 8 5793.
2) Sahih-i Müslim Şerhi, 6:140.
3) Ibtıı Mâce, Siyam: 31.
4) Müslim. Siyam: 117.
5) Tîrmizî. Savm: 40.
6) A.g.e., Savın: 47.
7) İbni Mâce. Siyam: 43.
8 ) İhyâ, 1:238
9) et-Tergîb ve'l-Terhİb, 2:116.
Reply


Forum Jump:


Users browsing this thread: 1 Guest(s)