Nebe (Amme) Suresi Arapça Yazılışı - Türkçe Okunuşu ve Anlamı
NEBE Suresi Kuran Meali
عَمَّ يَتَسَاءلُونَ ﴿١﴾
78/NEBE-1 (Nebe Suresi ): Amme yetesâelûn(yetesâelûne).
Birbirlerine neyi soruyorlar?
عَنِ النَّبَإِ الْعَظِيمِ ﴿٢﴾
78/NEBE-2 (Nebe Suresi ): Anin nebeil azîm(azîmi).
Büyük haberden.
الَّذِي هُمْ فِيهِ مُخْتَلِفُونَ ﴿٣﴾
78/NEBE-3 (Nebe Suresi ): Ellezî hum fîhi muhtelifûn(muhtelifûne).
Ki onlar, onun hakkında ihtilâf içindeler.
كَلَّا سَيَعْلَمُونَ ﴿٤﴾
78/NEBE-4 (Nebe Suresi ): Kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
Hayır, yakında bilecekler.
ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ ﴿٥﴾
78/NEBE-5 (Nebe Suresi ): Summe kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
Sonra, hayır yakında bilecekler.
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا ﴿٦﴾
78/NEBE-6 (Nebe Suresi ): E lem nec’alil arda mihâdâ(mihâden).
Arzı döşek kılmadık mı?
وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا ﴿٧﴾
78/NEBE-7 (Nebe Suresi ): Vel cibâle evtâdâ(evtâden).
Ve dağları (yeri sabit tutan) kazıklar (yapmadık mı?)
وَخَلَقْنَاكُمْ أَزْوَاجًا ﴿٨﴾
78/NEBE-8 (Nebe Suresi ): Ve halaknâkum ezvâcâ(ezvacen).
Ve Biz, sizi çift olarak yarattık.
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا ﴿٩﴾
78/NEBE-9 (Nebe Suresi ): Ve cealnâ nevmekum subâtâ(subâten).
Ve uykunuzu dinlenme zamanı kıldık.
وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ لِبَاسًا ﴿١٠﴾
78/NEBE-10 (Nebe Suresi ): Ve cealnâl leyle libâsâ(libâsen).
Ve geceyi libas (örtü) kıldık.
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا ﴿١١﴾
78/NEBE-11 (Nebe Suresi ): Ve cealnân nehâre meâşâ(meâşen).
Ve gündüzü maişet (geçim) zamanı kıldık.
وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا ﴿١٢﴾
78/NEBE-12 (Nebe Suresi ): Ve beneynâ fevkakum seb'an şidâdâ(şidâden).
Ve sizin üstünüzde sağlam (kuvvetli) yedi kat bina ettik.
وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًا ﴿١٣﴾
78/NEBE-13 (Nebe Suresi ): Ve cealnâ sirâcen vehhâcâ(vehhâcen).
Ve (orada) pırıl pırıl ışık saçan bir kandil yaptık.
وَأَنزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَاء ثَجَّاجًا ﴿١٤﴾
78/NEBE-14 (Nebe Suresi ): Ve enzelnâ minel mu’sırâti mâen seccâcâ(seccâcen).
Ve yağmur bulutlarından şarıl şarıl akan su indirdik.
لِنُخْرِجَ بِهِ حَبًّا وَنَبَاتًا ﴿١٥﴾
78/NEBE-15 (Nebe Suresi ): Li nuhrice bihî habben ve nebâtâ(nebâten).
Onunla taneler ve nebatlar çıkaralım diye.
وَجَنَّاتٍ أَلْفَافًا ﴿١٦﴾
78/NEBE-16 (Nebe Suresi ): Ve cennâtin elfâfâ(elfâfen).
Sarmaş dolaş olmuş (içiçe) bağlar ve bahçeler (oluşsun diye).
إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مِيقَاتًا ﴿١٧﴾
78/NEBE-17 (Nebe Suresi ): İnne yevmel faslı kâne mîkâtâ(mîkâten).
Muhakkak ki fasıl (ayrılma) günü, (önceden) tayin edilmiş bir vakitti.
يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْوَاجًا ﴿١٨﴾
78/NEBE-18 (Nebe Suresi ): Yevme yunfehu fîs sûri fe te’tûne efvâcâ(efvâcen).
Sur’a üflendiği gün artık siz bölük bölük geleceksiniz.
وَفُتِحَتِ السَّمَاء فَكَانَتْ أَبْوَابًا ﴿١٩﴾
78/NEBE-19 (Nebe Suresi ): Ve futihatis semâu fe kânet ebvâbâ(ebvâben).
Ve sema açılmış, böylece kapılar oluşmuştur.
وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا ﴿٢٠﴾
78/NEBE-20 (Nebe Suresi ): Ve suyyiratil cibâlu fe kânet serâbâ(serâben).
Ve dağlar yürütülmüş, böylece serap olmuştur.
إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَادًا ﴿٢١﴾
78/NEBE-21 (Nebe Suresi ): İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden).
Muhakkak ki cehennem mirsad olmuştur.
لِلْطَّاغِينَ مَآبًا ﴿٢٢﴾
78/NEBE-22 (Nebe Suresi ): Lit tâgîne meâbâ(meâben).
Azgınlar için meab (sığınılacak yer) olarak.
لَابِثِينَ فِيهَا أَحْقَابًا ﴿٢٣﴾
78/NEBE-23 (Nebe Suresi ): Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).
(Onlar) orada bütün zamanlar boyunca kalacak olanlardır.
لَّا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا ﴿٢٤﴾
78/NEBE-24 (Nebe Suresi ): Lâ yezûkûne fîhâ berden ve lâ şerâbâ(şerâben).
Orada bir serinlik ve bir içecek tatmazlar.
إِلَّا حَمِيمًا وَغَسَّاقًا ﴿٢٥﴾
78/NEBE-25 (Nebe Suresi ): İllâ hamîmen ve gassâkâ(gassâkan).
Gassak (irin) ve hamimden (kaynar su) başka.
جَزَاء وِفَاقًا ﴿٢٦﴾
78/NEBE-26 (Nebe Suresi ): Cezâen vifâkâ(vifâkan).
Uygun bir ceza (karşılık) olarak.
إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا ﴿٢٧﴾
78/NEBE-27 (Nebe Suresi ): İnnehum kânû lâ yercûne hısâbâ(hısâben).
Muhakkak ki onlar bir hesap ummuyorlardı.
وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا ﴿٢٨﴾
78/NEBE-28 (Nebe Suresi ): Ve kezzebû bi âyâtinâ kizzâbâ(kizzâben).
Ve âyetlerimizi tekzip ederek yalanladılar.
وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا ﴿٢٩﴾
78/NEBE-29 (Nebe Suresi ): Ve kulle şey’in ahsaynâhu kitâbâ(kitâben).
Ve Biz, herşeyi yazarak saydık (tespit ettik).
فَذُوقُوا فَلَن نَّزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا ﴿٣٠﴾
78/NEBE-30 (Nebe Suresi ): Fe zûkû fe len nezîdekum illâ azâbâ(azâben).
Haydi (azabı) tadın! Size artık azaptan başkasını artırmayacağız.
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا ﴿٣١﴾
78/NEBE-31 (Nebe Suresi ): İnne lil muttakîne mefâzâ(mefâzen).
Muhakkak ki, muttakiler (takva sahipleri) için kurtuluş (ve kazanç) vardır.
حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا ﴿٣٢﴾
78/NEBE-32 (Nebe Suresi ): Hadâika ve a’nâbâ(a’nâben).
Bahçeler ve üzüm bağları vardır.
وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا ﴿٣٣﴾
78/NEBE-33 (Nebe Suresi ): Ve kevâıbe etrâbâ(etrâben).
Ve aynı yaşta, şahane endamlı genç kızlar.
وَكَأْسًا دِهَاقًا ﴿٣٤﴾
78/NEBE-34 (Nebe Suresi ): Ve ke’sen dihâkâ(dihâkan).
Ve içi dolu kadehler vardır.
لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا ﴿٣٥﴾
78/NEBE-35 (Nebe Suresi ): Lâ yesmeûne fîhâ lagven ve lâ kizzâbâ(kizzâben).
Orada boş söz ve yalan işitmezler.
جَزَاء مِّن رَّبِّكَ عَطَاء حِسَابًا ﴿٣٦﴾
78/NEBE-36 (Nebe Suresi ): Cezâen min rabbike atâen hısâbâ(hısâben).
(Bunlar) Rabbin tarafından, hesaba karşılık verilen mükâfattır (ihsanlardır).
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرحْمَنِ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا ﴿٣٧﴾
78/NEBE-37 (Nebe Suresi ): Rabbis semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâr rahmâni lâ yemlikûne minhu hitâbâ(hitâben).
(Allah) göklerin ve yerin ve onların arasında bulunanların Rahmân olan Rabbidir. (Hiç kimse) ondan bir hitaba mâlik değildir.
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرحْمَنُ وَقَالَ صَوَابًا ﴿٣٨﴾
78/NEBE-38 (Nebe Suresi ): Yevme yekûmur rûhu vel melâiketu saffâ(saffen), lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve kâle sevâbâ(sevâben).
O gün, ruh (devrin imamının ruhu) ve (arşı tutan) melekler, saf saf hazır bulunurlar. Rahmân’ın kendisine izin verdiği kişiden başka kimse konuşamaz. Ve (izin verilen) sadece sevap söylemiştir.
ذَلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ فَمَن شَاء اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ مَآبًا ﴿٣٩﴾
78/NEBE-39 (Nebe Suresi ): Zâlikel yevmul hakku, fe men şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).
İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder. (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.
إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا ﴿٤٠﴾
78/NEBE-40 (Nebe Suresi ): İnnâ enzernâkum azâben karîbâ(karîben), yevme yanzurul mer’u mâ kaddemet yedâhu ve yekûlul kâfiru yâ leytenî kuntu turâbâ(turâben).
Muhakkak ki, sizi yakın bir azapla uyardık. O gün kişi, elleri ile takdim ettiği şeye bakacak. Ve kâfir olan: “Keşke ben toprak olsaydım.” diyecek.
NEBE Suresi Kuran Meali
عَمَّ يَتَسَاءلُونَ ﴿١﴾
78/NEBE-1 (Nebe Suresi ): Amme yetesâelûn(yetesâelûne).
Birbirlerine neyi soruyorlar?
عَنِ النَّبَإِ الْعَظِيمِ ﴿٢﴾
78/NEBE-2 (Nebe Suresi ): Anin nebeil azîm(azîmi).
Büyük haberden.
الَّذِي هُمْ فِيهِ مُخْتَلِفُونَ ﴿٣﴾
78/NEBE-3 (Nebe Suresi ): Ellezî hum fîhi muhtelifûn(muhtelifûne).
Ki onlar, onun hakkında ihtilâf içindeler.
كَلَّا سَيَعْلَمُونَ ﴿٤﴾
78/NEBE-4 (Nebe Suresi ): Kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
Hayır, yakında bilecekler.
ثُمَّ كَلَّا سَيَعْلَمُونَ ﴿٥﴾
78/NEBE-5 (Nebe Suresi ): Summe kellâ se ya’lemûn(ya’lemûne).
Sonra, hayır yakında bilecekler.
أَلَمْ نَجْعَلِ الْأَرْضَ مِهَادًا ﴿٦﴾
78/NEBE-6 (Nebe Suresi ): E lem nec’alil arda mihâdâ(mihâden).
Arzı döşek kılmadık mı?
وَالْجِبَالَ أَوْتَادًا ﴿٧﴾
78/NEBE-7 (Nebe Suresi ): Vel cibâle evtâdâ(evtâden).
Ve dağları (yeri sabit tutan) kazıklar (yapmadık mı?)
وَخَلَقْنَاكُمْ أَزْوَاجًا ﴿٨﴾
78/NEBE-8 (Nebe Suresi ): Ve halaknâkum ezvâcâ(ezvacen).
Ve Biz, sizi çift olarak yarattık.
وَجَعَلْنَا نَوْمَكُمْ سُبَاتًا ﴿٩﴾
78/NEBE-9 (Nebe Suresi ): Ve cealnâ nevmekum subâtâ(subâten).
Ve uykunuzu dinlenme zamanı kıldık.
وَجَعَلْنَا اللَّيْلَ لِبَاسًا ﴿١٠﴾
78/NEBE-10 (Nebe Suresi ): Ve cealnâl leyle libâsâ(libâsen).
Ve geceyi libas (örtü) kıldık.
وَجَعَلْنَا النَّهَارَ مَعَاشًا ﴿١١﴾
78/NEBE-11 (Nebe Suresi ): Ve cealnân nehâre meâşâ(meâşen).
Ve gündüzü maişet (geçim) zamanı kıldık.
وَبَنَيْنَا فَوْقَكُمْ سَبْعًا شِدَادًا ﴿١٢﴾
78/NEBE-12 (Nebe Suresi ): Ve beneynâ fevkakum seb'an şidâdâ(şidâden).
Ve sizin üstünüzde sağlam (kuvvetli) yedi kat bina ettik.
وَجَعَلْنَا سِرَاجًا وَهَّاجًا ﴿١٣﴾
78/NEBE-13 (Nebe Suresi ): Ve cealnâ sirâcen vehhâcâ(vehhâcen).
Ve (orada) pırıl pırıl ışık saçan bir kandil yaptık.
وَأَنزَلْنَا مِنَ الْمُعْصِرَاتِ مَاء ثَجَّاجًا ﴿١٤﴾
78/NEBE-14 (Nebe Suresi ): Ve enzelnâ minel mu’sırâti mâen seccâcâ(seccâcen).
Ve yağmur bulutlarından şarıl şarıl akan su indirdik.
لِنُخْرِجَ بِهِ حَبًّا وَنَبَاتًا ﴿١٥﴾
78/NEBE-15 (Nebe Suresi ): Li nuhrice bihî habben ve nebâtâ(nebâten).
Onunla taneler ve nebatlar çıkaralım diye.
وَجَنَّاتٍ أَلْفَافًا ﴿١٦﴾
78/NEBE-16 (Nebe Suresi ): Ve cennâtin elfâfâ(elfâfen).
Sarmaş dolaş olmuş (içiçe) bağlar ve bahçeler (oluşsun diye).
إِنَّ يَوْمَ الْفَصْلِ كَانَ مِيقَاتًا ﴿١٧﴾
78/NEBE-17 (Nebe Suresi ): İnne yevmel faslı kâne mîkâtâ(mîkâten).
Muhakkak ki fasıl (ayrılma) günü, (önceden) tayin edilmiş bir vakitti.
يَوْمَ يُنفَخُ فِي الصُّورِ فَتَأْتُونَ أَفْوَاجًا ﴿١٨﴾
78/NEBE-18 (Nebe Suresi ): Yevme yunfehu fîs sûri fe te’tûne efvâcâ(efvâcen).
Sur’a üflendiği gün artık siz bölük bölük geleceksiniz.
وَفُتِحَتِ السَّمَاء فَكَانَتْ أَبْوَابًا ﴿١٩﴾
78/NEBE-19 (Nebe Suresi ): Ve futihatis semâu fe kânet ebvâbâ(ebvâben).
Ve sema açılmış, böylece kapılar oluşmuştur.
وَسُيِّرَتِ الْجِبَالُ فَكَانَتْ سَرَابًا ﴿٢٠﴾
78/NEBE-20 (Nebe Suresi ): Ve suyyiratil cibâlu fe kânet serâbâ(serâben).
Ve dağlar yürütülmüş, böylece serap olmuştur.
إِنَّ جَهَنَّمَ كَانَتْ مِرْصَادًا ﴿٢١﴾
78/NEBE-21 (Nebe Suresi ): İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden).
Muhakkak ki cehennem mirsad olmuştur.
لِلْطَّاغِينَ مَآبًا ﴿٢٢﴾
78/NEBE-22 (Nebe Suresi ): Lit tâgîne meâbâ(meâben).
Azgınlar için meab (sığınılacak yer) olarak.
لَابِثِينَ فِيهَا أَحْقَابًا ﴿٢٣﴾
78/NEBE-23 (Nebe Suresi ): Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).
(Onlar) orada bütün zamanlar boyunca kalacak olanlardır.
لَّا يَذُوقُونَ فِيهَا بَرْدًا وَلَا شَرَابًا ﴿٢٤﴾
78/NEBE-24 (Nebe Suresi ): Lâ yezûkûne fîhâ berden ve lâ şerâbâ(şerâben).
Orada bir serinlik ve bir içecek tatmazlar.
إِلَّا حَمِيمًا وَغَسَّاقًا ﴿٢٥﴾
78/NEBE-25 (Nebe Suresi ): İllâ hamîmen ve gassâkâ(gassâkan).
Gassak (irin) ve hamimden (kaynar su) başka.
جَزَاء وِفَاقًا ﴿٢٦﴾
78/NEBE-26 (Nebe Suresi ): Cezâen vifâkâ(vifâkan).
Uygun bir ceza (karşılık) olarak.
إِنَّهُمْ كَانُوا لَا يَرْجُونَ حِسَابًا ﴿٢٧﴾
78/NEBE-27 (Nebe Suresi ): İnnehum kânû lâ yercûne hısâbâ(hısâben).
Muhakkak ki onlar bir hesap ummuyorlardı.
وَكَذَّبُوا بِآيَاتِنَا كِذَّابًا ﴿٢٨﴾
78/NEBE-28 (Nebe Suresi ): Ve kezzebû bi âyâtinâ kizzâbâ(kizzâben).
Ve âyetlerimizi tekzip ederek yalanladılar.
وَكُلَّ شَيْءٍ أَحْصَيْنَاهُ كِتَابًا ﴿٢٩﴾
78/NEBE-29 (Nebe Suresi ): Ve kulle şey’in ahsaynâhu kitâbâ(kitâben).
Ve Biz, herşeyi yazarak saydık (tespit ettik).
فَذُوقُوا فَلَن نَّزِيدَكُمْ إِلَّا عَذَابًا ﴿٣٠﴾
78/NEBE-30 (Nebe Suresi ): Fe zûkû fe len nezîdekum illâ azâbâ(azâben).
Haydi (azabı) tadın! Size artık azaptan başkasını artırmayacağız.
إِنَّ لِلْمُتَّقِينَ مَفَازًا ﴿٣١﴾
78/NEBE-31 (Nebe Suresi ): İnne lil muttakîne mefâzâ(mefâzen).
Muhakkak ki, muttakiler (takva sahipleri) için kurtuluş (ve kazanç) vardır.
حَدَائِقَ وَأَعْنَابًا ﴿٣٢﴾
78/NEBE-32 (Nebe Suresi ): Hadâika ve a’nâbâ(a’nâben).
Bahçeler ve üzüm bağları vardır.
وَكَوَاعِبَ أَتْرَابًا ﴿٣٣﴾
78/NEBE-33 (Nebe Suresi ): Ve kevâıbe etrâbâ(etrâben).
Ve aynı yaşta, şahane endamlı genç kızlar.
وَكَأْسًا دِهَاقًا ﴿٣٤﴾
78/NEBE-34 (Nebe Suresi ): Ve ke’sen dihâkâ(dihâkan).
Ve içi dolu kadehler vardır.
لَّا يَسْمَعُونَ فِيهَا لَغْوًا وَلَا كِذَّابًا ﴿٣٥﴾
78/NEBE-35 (Nebe Suresi ): Lâ yesmeûne fîhâ lagven ve lâ kizzâbâ(kizzâben).
Orada boş söz ve yalan işitmezler.
جَزَاء مِّن رَّبِّكَ عَطَاء حِسَابًا ﴿٣٦﴾
78/NEBE-36 (Nebe Suresi ): Cezâen min rabbike atâen hısâbâ(hısâben).
(Bunlar) Rabbin tarafından, hesaba karşılık verilen mükâfattır (ihsanlardır).
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا الرحْمَنِ لَا يَمْلِكُونَ مِنْهُ خِطَابًا ﴿٣٧﴾
78/NEBE-37 (Nebe Suresi ): Rabbis semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâr rahmâni lâ yemlikûne minhu hitâbâ(hitâben).
(Allah) göklerin ve yerin ve onların arasında bulunanların Rahmân olan Rabbidir. (Hiç kimse) ondan bir hitaba mâlik değildir.
يَوْمَ يَقُومُ الرُّوحُ وَالْمَلَائِكَةُ صَفًّا لَّا يَتَكَلَّمُونَ إِلَّا مَنْ أَذِنَ لَهُ الرحْمَنُ وَقَالَ صَوَابًا ﴿٣٨﴾
78/NEBE-38 (Nebe Suresi ): Yevme yekûmur rûhu vel melâiketu saffâ(saffen), lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve kâle sevâbâ(sevâben).
O gün, ruh (devrin imamının ruhu) ve (arşı tutan) melekler, saf saf hazır bulunurlar. Rahmân’ın kendisine izin verdiği kişiden başka kimse konuşamaz. Ve (izin verilen) sadece sevap söylemiştir.
ذَلِكَ الْيَوْمُ الْحَقُّ فَمَن شَاء اتَّخَذَ إِلَى رَبِّهِ مَآبًا ﴿٣٩﴾
78/NEBE-39 (Nebe Suresi ): Zâlikel yevmul hakku, fe men şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).
İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder. (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.
إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا ﴿٤٠﴾
78/NEBE-40 (Nebe Suresi ): İnnâ enzernâkum azâben karîbâ(karîben), yevme yanzurul mer’u mâ kaddemet yedâhu ve yekûlul kâfiru yâ leytenî kuntu turâbâ(turâben).
Muhakkak ki, sizi yakın bir azapla uyardık. O gün kişi, elleri ile takdim ettiği şeye bakacak. Ve kâfir olan: “Keşke ben toprak olsaydım.” diyecek.