Welcome, Guest |
You have to register before you can post on our site.
|
|
|
Sabataycılık nedir? |
Posted by: SeliM35 - 09-08-2019, 04:48 PM - Forum: Dinler Tarihi Genel Bilgiler
- No Replies
|
 |
Sabataycılık nedir?
Sabataycı 1648 yılında, İzmir’de kendisini mesih ilan eden Yahudi asıllı Sabatay Sevi’ye inanan kimselere verilen isimdir.
1622–1676 yılları arasında yaşayan Sabatay Sevi Yahudi mistisizmi ve Kabala’ya büyük ilgi duydu. 1648 yılında kendisini Yahudilerce beklenen Mesih olarak ilan etti. 1660’larda bu açıklama üzerine Avrupa’nın her yerinden Yahudiler heyecanla gözlerini İzmir’e diktiler. Ancak Osmanlı yönetimi siyasi ve sosyal sıkıntılara yol açabileceği endişesiyle işe el koydu, Sabatay Sevi’yi Müslüman olmaya zorladı. Sevi, Müslümanlığı kabul etti. Yahudiler ondan yüz çevirdiler, ancak bazı kimseler onun zorlandığı için görünüşte Müslümanlığı kabul ettiğini söyleyerek ona inanmayı sürdürdü ve onunla birlikte sürgüne gitti. O günden sonra’’dönme’’ adıyla da anılan bu cemaat başta Selanik olmak üzere farklı yerlerde yüzyıllarca yaşadı. Kapancılar, Yakubiler, Karakaşlar adıyla üç ayrı gruba bölündü. İç evlenmelerle bütünlüğünü korudu. 19. yüzyılda batılılaşmanın etkisinde kaldı, modern okullar (Fevziye, Terakki) açtı, üyeleri arasında çokça mason ve Jöntürk vardı. Cemaatin önemli bir bölümü 1924’te mübadeleyle Türkiye’ye geldi. II. Dünya Savaşı sırasındaki’’varlık vergisi’’ uygulamasında, gayrimüslimler gibi çok yüksek vergi ödemek zorunda kaldılar. Ilgaz Zorlu, Sabetaycıların Müslüman gibi gözükmekle birlikte, yüzyıllar boyu evlerde gizlice Yahudi geleneklerini ve Sabatay’dan kalma özel ayinlerini sürdürdüklerini belirtmektedir.
|
|
|
Satanizm nedir? |
Posted by: SeliM35 - 09-08-2019, 04:47 PM - Forum: Satanizm ve Sapkınlar
- No Replies
|
 |
Satanizm nedir?
Satanizm, Şeytanı kutsal bir varlık olarak yücelten ve bazı mezheplerinde ona tapmayı emreden öğretidir. LaVeyan Satanizm gibi kimi türlerinde ise, Tanrı’nın ya da Şeytan’ın varlığına inanılmaz; ancak Şeytani değerler yüceltilir. Özel olarak Hıristiyanlığa genel olarak da bütün dinlere alternatif olma iddiasıyla ortaya çıkan, geçmişi oldukça eskiye dayanmasına rağmen son zamanlarda yeni bir din hüviyetine bürünmeye çalışan bir harekettir.
Kelime olarak şeytana inanma ve tapınma anlamına gelen Satanizm; Şeytana tapınma faaliyeti adı altında Yahudi-Hıristiyan geleneğine ve tahakkümüne, özellikle de Hıristiyanlığa karşı başlatılan bir reaksiyonun adı olmuştur. Buna Modern Protesto Hareketi de denmiştir. Bu hareket başta Hıristiyanlık olmak üzere bütün dinlere ve dinlerin ortaya koymuş olduğu kutsal değerlere karşı bir başkaldırıyı temsil eder. Başta İngiltere, Fransa ve Almanya olmak üzere bazı Avrupa ülkelerinde özellikle de Amerika’da ortaya çıkan, oradan diğer ülkelere yayılan Satanizm, Şeytan’ın en önemli
özelliği olan muhalefet ve başkaldırıyı esas alarak dinin ve dini olan her şeyin karşısında; fakat Şeytanın ve onun temsil ettiği her şeyin yanında yer alma hareketidir.
İslam dinine göre Hz. Âdem’e secde etmediği için huzurdan kovulan, ilâhî rahmetten uzaklaştırılan, âsi, azgın, nankör ve kâfir gibi sıfatlarla nitelendirilen Şeytan, ateşten yaratılmış, cin taifesinden bir varlıktır. O, vesvese vermek, kötü duygu ve düşünceleri telkin etmek, çirkin fiilleri güzel göstermek suretiyle Allah’ın zikrinden yüz çeviren insanları kandırır, azdırır, saptırır ve neticede hüsrana sürükler. Ancak Şeytan ihlaslı ve muttakî mü’minlere karşı hile, aldatma ve kötülüklerini icra edemez.
|
|
|
Brahmanizm ve budizm hakkında bilgi verir misiniz? |
Posted by: SeliM35 - 09-08-2019, 04:47 PM - Forum: Budizm ve Budha
- No Replies
|
 |
Brahmanizm ve budizm hakkında bilgi verir misiniz?
Gerçekte Brahmanlar tek Tanrı’ya inanmakla birlikte O’nun yarattıklarını da Tanrı’nın birtakım tezahürleri olarak görerek onlara da tapmaktadırlar. Bu nedenle Brahmanizm çok tanrılı bir din olarak kabul edilmektedir. Hintliler, Tanrı’nın tarihin her devresinde farklı farklı şahsiyetlere bürünerek kendisini insanlara gösterdiğine inanırlar. Bu hulûl (avatara=enkarnasyon) anlayışı, hem Tanrı’nın bedenleşmesi hem de binlerce ilâhın mevcudiyeti inancına yol açmıştır.
Diğer taraftan bu dinde mevcut olan kast sistemi, dinin evrensel gereği olan eşitlik ve kardeşlik unsurlarıyla da çelişmektedir ve bu din, kapalı bir din hüviyetindedir. Dışarıdan biri bu dine giremez ve ona mensup olanlar da ebedî bir tenâsüh hali içindedirler. Brahmanizm’de de “ileride gelecek, beklenen kimse” inancı vardır.
Budizm, aslî hüviyetini kaybedip çok tanrıcılığa sapan Brahmanizm’deki puta tapma inancını reddedip ona karşı çıkmaktan doğmuş bir dindir. Ancak ana din olan Brahmanizm’den alınan birçok esası taşımaktadır. Bir bakıma Brahmanizm’deki putların kırılması yolunda bir reform niteliği taşır. Ancak putlara karşı olan Buda’nın getirdiği din, kendisinden sonra Buda heykellerine tapma şeklinde putperest bir karaktere bürünmüştür. Buda, hayatın tabii olaylarını bir ıstırap olarak görüyor ve bundan kurtuluşu bütün arzu ve ihtiraslardan uzaklaşmaya bağlıyordu. Bu da onları aşırı riyâzet, nefse ezâ ve hatta dünya hayatının tamamen terk edilmesi gibi aşırılıklara sevk ediyordu. Budizm’de de ileride gelecek bir kurtarıcı (Maitreya veya Metteya) müjde ve beklentisi vardır.
|
|
|
Şamanlık hakkında bilgi verir misiniz? |
Posted by: SeliM35 - 09-08-2019, 04:45 PM - Forum: Şamanizm ve Felsefesi
- No Replies
|
 |
Şamanlık hakkında bilgi verir misiniz?
Eski Türk dininde şamanlar (kamlar) önemli bir yer tutmaktadır. Şaman dini/sihri/mistik bir otorite tipini temsil etmektedir. Şamanizm bir dini-sihrî-mistik olaydır. Ona Palolitik Çağ’dan bu yana rastlanılmaktadır. Şamanları özellikle eski Türk dinine mahsus bir otorite tipiymiş gibi algılamak yanlıştır.
Şamanlar gerek Türklerde gerekse öteki birçok toplumda yer almıştır. Şaman her şeyden önce kendi özel usulleri sayesinde vecd hali içinde ruhunun göklere yükseldiğini, yer altına indiğini ve oralarda dolaştığını hisseden bir trans ustasıdır. Şamanların Tanrı veya tanrılar ile insanlar ve ruhlar arasında aracılık yapma kabiliyetine sahip olduğuna inanılmaktadır.
Herkes şaman olamaz. Bu teknik kendi kendine öğrenmekle de elde edilemez. Bunun yollarından birisi irsiyettir. Bir başka yöntem şaman olmaya doğal istidattır. Şamanlık mesleğine eğilim ve istidat çoğu zaman garip davranışlarla kendini gösterir. Dalgınlık, hayal görme, inzivaya çekilme, kendi kendine konuşma, zaman zaman bayılma, sara nöbetlerine benzer patolojik haller, ağaç kabukları ile beslenme, kendini ateşe ve suya atma, bıçakla kendini yaralama bunun belirtilerinden sayılır.
Şamanlar özel bir kıyafetle toplumda ayırt edilmektedir. Her şamanın kendine has özel bir cübbesi, külahı, davulu ve maskesi mevcuttur.
Şamanların trans halinde gerek göğe yükselişleri gerekse yer altına inişleri toplumların hayatında önemli bir yer tutar. Sürüler ve ürünün rekoltesi hakkında bilgiler, ölen ve yer altına gidemeyen ruhların oraya ulaştırılması, hastanın ruhunun tutsaklıktan kurtarılarak sahibine iadesi, bu yolculuğun ana amaçlarını oluşturur. Onlar kötü ruhlarla mücadelenin kahramanları olarak görülmekte, hastalıklar, kötü ruhlar ve kara büyü onların uzmanlık alanına girmektedir.
Şamanlar ölüme, hastalıklara, kısırlığa, kötü ruhlara karşı hayatı, sağlığı, verimliliği ve aydınlığı savunurlar
|
|
|
Mecusilik hakkında kısaca bilgi verir misiniz? |
Posted by: SeliM35 - 09-08-2019, 04:44 PM - Forum: Mecusilik ve Felsefesi
- No Replies
|
 |
Mecusilik hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Ateşperestlik olarak da adlandırılan Mecusilik, Eski İran kökenli bir dinsel gelenektir. Mecusilik bugün hala yaşayan bir din olarak varlığını devam ettirmektedir. İran’da yaşayan Gabarlarla Hindistan ve dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan Parsiler Mecusi inanç ve öğretilerine bağlılıklarını sürdürmektedirler.
Batıda Zoroaster olarak bilinen ve ismi “güzel develere sahip olan” anlamına gelen Zerdüştün ne zaman ve nerede doğduğu tam olarak bilinmemektedir. M. Ö. 1600-1400 yıllarında yaşamış olması muhtemeldir.
Kutsal kitapları olan Avesta’ya ve Yunan kaynaklarına göre Zerdüşt Doğu İran’da yaşamıştır. Zerdüşt yirmi yaşına geldiğinde önemli değişiklikler yaşamaya başlamış sık sık dağlara ve ıssız yerlere çekilerek inziva yaşantısı sürmeye çalışmıştır. Otuz yaşındayken Tanrı’nın meleği Vohu Manah kendisine gelmiş ve ilk vahiylerini iletmiştir. Vahiy getirme daha sonraki günlerde de devam etmiştir. Zerdüşt yaşadığı
dönemin çoktanrıcılığına karşı tektanrı inancına dayalı bir öğretiyi insanlara yaymakla görevli olan bir elçi olarak faaliyetlerine başlamıştır.
Zerdüşt ilk 10 sene tebliğinde çok başarılı olamamış, kendine inananları çoğaltamamış ve Kral Vistaşpa’nın ülkesine göç etmiştir. Vistaşpa maiyetiyle birlikte Zerdüşt’e inanınca inananların sayısı hızla artmıştır. Komşu Turanlılarla Vistaşpa arasında yapılan bir savaşta Zerdüşt de öldürülmüştür. (Tahminen M. Ö. 1400)
Kur’an-ı Kerim Mecusilerden sadece bir ayette ismen (mecus olarak) bahsetmekte, onları Mü’minler, Yahudiler, Hıristiyanlar, Sabiler ve müşriklerle birlikte anarak Allahın onların arasında hükmedeceğini vurgulamaktadır (Hac, 22/17).
Persler döneminden itibaren Mecuş adı verilen yönetici rahip sınıf mensupları, başta Anadolu olmak üzere çeşitli bölgelerde oluşturulan kolonilerde yerleşmişler ve onların temsil ettiği inanç sistemi zamanla yerli halk tarafından Mecusilik olarak adlandırılmaya başlanmıştır.
İslamî dönemde Mecusilerin büyük bölümü Müslümanlaşmak ya da Hıristiyanlaşmak suretiyle din değiştirmiştir.
Zerdüşt hayattayken inancını Tacikistan ve Belucistan’ı da içine alan Harezm bölgesine yayma fırsatı bulmuştur. Zerdüşt’ün ölümünden sonra ise Zerdüştlük İran’da yayıldı. Persler’in Asur ve Babil’i ele geçirmeleri ile Zerdüştlük buralarda da yayıldı. Daha sonra Hindistandan Avrupa’ya, Horasandan Arap Yarımadasına kadar oldukça geniş bir bölgede taraftarlar edindi.
Günümüz Mecusileri büyük oranda Hindistan’da, başta ABD ve Kanada olmak üzere çeşitli Batı ülkelerinde yaşamaktadır. İran’da yaşayan ve Gabarlar olarak bilinen Mecusiler küçük bir gruptan ibarettir (Yaşayan Dünya Dinleri, s. 513).
Mecusiliğin kutsal kitabı Avesta’dır. Mecusi geleneği orijinal Avesta’nın, Kral Viştaspa tarafından 12. 000 öküz derisi üzerine altın mürekkeple yazıldığını ve bunun iki nüshasından birisinin Şiz kraliyet hazinesine, diğerinin ise Stakhr arşivine konulduğunu kabul eder. Stakhr nüshası Büyük İskender’in İran’ı istilası sırasında (M. Ö. 4. yüzyılda) çıkan yangında yok olmuştur.
Tarihin çeşitli dönemlerinde monoteizmden politeizm ve düalizme kadar farklı inanç özellikleri Mecusi geleneğinde kendini göstermiştir. Zerdüşt, başlangıçtan beri var olan bir tek gücün, Ahura Mazda’nın üstünlüğünü savunmuştur. Ahura Mazda her şeyi bilen, mutlak iyi ve mükemmel olan tanrıdır. Zerdüşt bütün varlıkların Ahura Mazda’dan zuhur ettiğine inanmaktaydı.
Zerdüşt iyilikle kötülüğün metafizik boyutta değil ahlaki boyutta var olduğunu düşünmüştür. Kötülük ve yalana rağbet eden ruhlar, Ahura Mazda’nın düşmanları olarak görülmüştür.
Zerdüşt’ün kurmaya çalıştığı bu tek tanrıcı inanç sistemi fazla başarılı olamamış, doğa tapınmacılığına dayalı Mitraik politeist geleneği tam anlamıyla alt edememiştir. Zerdüştçü rahipler, vaaz ve dinsel uygulamalarında Zerdüşt tarafından bahsedilen ilahi varlıklarla birlikte geleneksel İran politeizminin Mitra ve Anahita gibi tanrısal varlıklarına da yer vermişlerdir.
Mecusilikte önemli bir kült objesi olan ateşle ilgili inanışlar ve uygulamalar oldukça önemlidir. Ateş Tanrı tarafından yaratılan saf, temiz ve iyi bir varlık olarak görülür. Bu nedenle erken dönemlerden itibaren ateş Mecusi tapınaklarında önemli bir
yer tutar. Özellikle Sasaniler döneminde tapınaklardan temizlenen tanrı suretlerinin yerini kutsal ateş almıştır.
Mecusiliğin ahlak sisteminin özü iyi düşünce, iyi söz ve iyi davranış esasına dayalıdır. Beş vakit dua Mecusiliğin günlük ibadetleri arasında oldukça önemlidir. Güneş doğarken, öğlen tepedeyken, öğleden sonra, güneş batarken ve gece olmak üzere bu beş vakitte her Mecusi güneşe, ışığa ya da ateşe dönerek dua eder
|
|
|
Hinduizm hakkında bilgi verir misiniz? |
Posted by: SeliM35 - 09-08-2019, 04:43 PM - Forum: Hinduizm ve Felsefesi
- No Replies
|
 |
Hinduizm hakkında bilgi verir misiniz?
Hinduizm, Hint yarımadasında yaşmakta olan halkın çoğunluğunun dinî inanç ve geleneklerini ifade eder. Kelime Batılılar tarafından kullanılarak yaygınlaştırılmıştır. Bölge halkı dini geleneklerini “Sanatana Dharma” (ezeli-ebedi din) biçiminde ifade etmektedir. Hinduizm BRahmanların hakimiyet sağladıkları dönemde ise Brahmanizm terimi ile ifade edilmiştir. Günümüzde Hinduizm ve Brahmanizm terimlerinin bir biri yerine kullanıldığı bilinmektedir.
Hinduizm Ari ırkın üstünlüğü, kast sistemi, sınırsız bir vatan sevgisi ve bağlılık duygusu kavramları üzerine kurulmuş toplumsal ve siyasi olguların bir özel görüntüsüdür. Hinduizmin bir ilk lideri, temel tebliğini, bildiren bir ilk kurucusu olmadığı için bir anlamda kurucularının kalabalık olduğunu söyleyebiliriz.
Hinduizm çok tanrılı bir karaktere sahiptir. Tanrı Brahma’nın dünyayı meydana getirdiğine inanılır. Tanrı Şiva ve Vişnu Brahma’dan sonra gelir. Rig-veda’da “Tanrı’nın gerçekliğin tek olduğunu ama bilgeler tarafından farklı adlarla anıldığı” ifadesi bulunmaktadır. Hindulara göre bütün bunlar tek olan Brahman’ın tezahürleridir. Hinduizmde saygı gösterilen bazı varlıklar Kaylasa, Himalaya Dağları, Ganj Yamuna Nehridir. Vedalar Dönemi’nde önemli sayılan pek çok Tanrı bugün unutulmuş gibidir; onlara nadiren dua edilir.
Hinduizm’in Tanrı anlayışı çeşitli mezhep ve ekollere göre değişik şekilde algılanmıştır. Bir kısım Hindu’lar monoteisttirler. Bir Hindu doğumundan ölümüne kadar bütün hayatı boyunca belirli merasimleri yerine getirmekle mükelleftir. Nitekim adaklarının yerini bulması için ziyaret, kalbin aydınlanması için meditasyon şarttır. Vedalar Döneminde ölenlerin cesetleri kısmen gömülür, kısmen yakılırken, günümüzde ise Muktilerin (Hindu inancına göre reenkarnasyon döngüsünden kurtulmuş ermiş kişi) dışında bütün cesetler yakılmaktadır. Dulların da yakıldığı Hindistan’da bu uygulama genel bir kaide halini almıştır. Bununla beraber günümüzde ara sıra da olsa dulların yakıldığına şahit olunmaktadır. İnançlarına göre bu dini merasimden sonra kadın gökyüzünde kocasıyla birleşmektedir.
Hinduizm mukaddes kitaplarının tamamını içine alan metinler Veda’lardır. Sanskritçe yazılmış olan Vedalar 4 bölümden oluşur.a.) Rigveda: Tanrıları tazim için yazılmış on kitaptan ibarettir. b) Samaveda: Kurban esnasında söylenen ilahileri ihtiva eder. c) Yajurveda: Bu da kurbanla ilgili formüllerden meydana gelmiştir. d) Atharvaveda: Kâinat ve büyü ile ilgili dualardan ibarettir. Ayrıca Vedaları tamamlayan Brahma, Upanişad ve Aranyakalar da temel metinlerdir.
Hinduizmde halkın ayrıldığı sınıflardan her birine “Kas”t denir. Bir bakıma Kast aynı işle meşgul olan görev ve gelenekleriyle bir birine sımsıkı bağlanan insanların meydana getirdiği birlik diye de tanımlanabilir. İnsanlar kendi isteği doğrultusunda Kast seçemez, belli bir Kast’ta dünyaya gelir. Bununla beraber sonradan Kast terk eden, Kast dışı sayılan gruplar da vardır. Bunlara dokunulmazlar denir. Kast sistemi Hinduizm inançlarından kaynaklanır. Belli başlı 4 Kast vardır: a) BRahmanlar (rahip ve âlimler),
b) Kşatriya (prensler ve askerler), c) Vaişya (tüccar, esnaf ve çiftçiler), d) Şudra (işçiler, sanatkârlar).
Meslekler Kastlara ayrıldığı gibi, evlenmeler de ancak aynı Kast içinde cereyan edebilir. Yeme - içme, giyim - kuşam, nişan ve düğün merasimleri de her Kast için belli özellikler taşır.
Hinduizmin önemli bir kavramı da “Karma”dır. Bir sebep-sonuç kanunu olan karma, insanın geçmişte yaptığının gelecekte ayrıca görüleceği esasına dayanır. İnsan ektiğini biçer. Bugün ekilen yarın alınacaktır. İyiliklerin karşılığı iyilik, kötülüklerin karşılığı kötülük olacaktır. Karma, her kararın doğru ve yanlış sonuçlarını tespit eden bir kavramdır. Karma’da, asıl olan mükâfat beklemeden hareket etmektir. Böylece sonuç bekleme arzusu frenlenmiş olur. Karmaya göre ölüm yokluk değil bir halden diğerine geçiştir.
Hinduizmin diğer bir kavramı da “reenkarnasyon”dur. Ruhun bir bedenden ötekine geçtiği inancının adı olan reenkarnasyon, karma doktrine bağlı olarak doğmuştur. Reenkarnasyon inancına göre, bedenden ayrı olarak ruhun ölümden sonra devamlılığı, ruhun kendi derecesi içinde yüksek veya alçak bir şekilde meydana gelmektedir. Buna göre insan yaptıklarına uygun tarzda, insan, hayvan veya Tanrı olarak yeniden doğar.
Ölümden sonraki hayatta mutlu olmak, hayatta iken doğru hareket etmeğe bağlıdır.
Hinduizmin başka bir kavramı da “Hulul” (Enkarnasyon-Avatara)’dır. Arapça bir kelime olan hulul Tanrı Vişnu’nun insan şeklinde kendini göstermesi anlamına gelir. Hinduizme göre Tanrı her döneminde çeşitli şahsiyetlere bürünerek kendini göstermiş, kötülüğü yok ederek, insanların ihtiyacı olan kanunları bildirmiştir. Böylece Tanrısal mesajlar sonsuza kadar devam edecektir.
Hinduizmde ayin ve ibadetler 3 temele dayanır. Bunlar; a) Güzel ameller, b) Bilgi sahibi olmak, c) Tanrı ile beraber olmaktır. Bu gayelere ulaşmak için sırayla şu hususlar yerine getirilmelidir: Ölenler için kurbanlar kesmek, güneşe saygı göstermek, doğumda ve ölümde ibadet etmek, mukaddes metinleri devamlı okumak, hakikat bilgisini elde etmeye çalışmak, her an Tanrı’nın varlığını düşünerek O’na kullukta bulunmak.
Hinduizmde ayin esnasında bir takım kutsal sözler telaffuz edilir. “Om” en etkili kelimedir. Hemen her yerde ibadet etmek mümkündür. Tapınaklar olmakla beraber ibadet ve ayinlerde ferdilik tercih edilir. Tanrı her yerde yapılan ibadeti gördüğü için, ibadetin belirli bir şekli ve düzeni yoktur. İlk ibadete sabah şafaktan önce başlanır; doğuya doğru dönülerek oturulur. Evlerde de genellikle tapınılan puta ayrılmış bir oda bulunur.
İnekler tüm kâinatın anası olan Devi’nin yani Tanrıça’nın sembolü sayıldığı için, inek ve öküzler caddelerde, alış veriş merkezlerinde veya diledikleri her yerde serbestçe dolaşılabilir. Etinin yenilmesi yasaktır.
Tapınaklarda yapılan ibadet evdeki ibadetten biraz farklıdır. İbadete boru çalınarak başlanır. Her köyde tapınak vardır. Büyük mabetlerin hemen yakınında kutsal yıkanmayı sağlayan havuzlar bulunur.
Kutsal sayılan 7 ziyaret yeri vardır. Hinduların hayatında önemli rol oynayan bu kutsal yerlere ziyaret ve Hac seferlerinin en bilineni Benares’e yapılan ziyarettir. Hinduların bunların dışındaki günlük olmayan ibadetleri ise ateş ayini, büyük kurban töreni, kutsal günlerde oruç tutmak, hacca gitmek, karşılıksız hizmet etmektir.
Günümüzde Hindistan, Seylan, Pakistan, Nepal ve Hint Yarımadasındaki diğer bölgeler de yoğun taraftara sahip olan Hinduizm mensuplarına dünyanın birçok ülkesinde de rastlanmaktadır. 800. 000. 000un üzerinde inananı bulunan Hinduizm günümüz dünyasında bağlılarının yaşamlarını şekillendirmeye devam etmektedir.
|
|
|
Şintoizm hakkına bilgi verir misiniz? |
Posted by: SeliM35 - 09-08-2019, 04:42 PM - Forum: Şintoizm ve Felsefesi
- No Replies
|
 |
Şintoizm hakkına bilgi verir misiniz?
Japonların milli dini olan Şintoizm Japoncada karşılığı Kami-Nomiçi olup “tanrıların yolu” demektir. Şintoizmin herhangi bir kurucusu yoktur. Şintoizmin geçirdiği safhalar üç devrede incelenir. Bunlar, a) mitolojik dönemlerde başlayan ve Budizm’in Japonya’ya girişine kadar devam eden dönem, b) Budizm, Şintoizm mücadelesinin kızıştığı 9. yüzyıla kadar süren dönem, c) Şintoizmle Budizm’in birbirinden ayrıldığı, 1192’den 1868 reformuna kadar devam eden dönemdir.
Şintoizm milli, iptidai, politeist bir din olup diğer dinlere karşı hoşgörülü bir din dir. Onun iki temel özelliği a) Milli bir din olması, b) Tabiata bağlanmaya önem vermesidir.
Şintoizmde ruh veya Tanrı için “kami” kelimesi kullanılır. Ruhun ölümden sonra yaşadığına inanılır ve ölen herkes “kami” olur. Ancak her kami tanrı olmayabilir. Sekiz milyon tanrı bulunduğuna inanılır. Bunların en büyüğü güneş tanrıçası Amaterasu’dur. Şintoistlere göre birbiriyle hem kardeş hem karı-koca olan Gök (Baba Tanrı) ile Yer (Ana Tanrı) bütün Japon adalarını ve diğer Tabiat Tanrılarını doğurmuşlardır. Bu iki ilah inancı etrafında dönüp dolaşan başka Tanrı inanışları da vardır. Dağ, ırmak, ateş, gök gürlemesi, fırtına, yağmur, vb. ilahlar dışında her meslek sahibinin de ayrı bir ilahı vardır. Ölüler yaşayanlara muhtaçtır. Kendilerine ikram yapıldığı, mezarın üzerine yiyecek, içecek, eşya vs. konulduğu sürece mesut olurlar.
Ailenin, köyün, klanın ve imparatorun atalarının ruhları en başta gelen ruhlardır. İmparator Güneş ilahesinin torunudur. Genellikle Japonlar dünyanın iyi ve kötü ruhlarla dolu olduğuna inanırlar. Şintoizmde ibadet tapınak ve evde yapılabilir. Japonya’da yüzbinin üzerinde mabet olduğu söylenmektedir. Mabetlerde genellikle eskiliği açısından değerli olan ayna, kılıç, mücevherli taş ve Amatarasu’nun heykeli bulunur.
Japonların ibadet şekilleri çok sade ve basittir. İbadet etmek isteyen kişi mabede gider, elini, yüzünü ve ayaklarını Müslümanların abdest almaları gibi yıkar. Mabetteki kıymetli eşya karşısında diz çöker. ibadetini tamamlar ve dışarı çıkar. Eskiden ibadette kurban bulunmasına rağmen, günümüzde rastlanmamaktadır. İbadet için temizliğe çok önem veren Japonlar bunu ihmal etmeyi büyük günah sayarlar. Bazı özel durumlarda islam inancındaki gusüle benzer bir temizlik yaparlar. İbadeti rahipler idare eder. Özel öğretimlerle yetiştirilirler.
Evlenme törenleri mabetlerin bitişiğindeki evlenme salonlarında rahipler tarafından icra edilir. Cenaze törenlerini ise Budist rahipler yönetir. Bu anlayış bir Japon tarafından “Biz Şintoist doğar, Budist ölürüz” şeklinde kabul edilir. Onlara göre “Aile bir dindir, aile ocağı ise tapınaktır.” Ölülere karşı görevini yapan insan, yaşayanlara karşı olan vazifelerini de yerine getirmiş olur. Çok eski zamanlardan kalma duaları ve sıhri formülleri ezbere okumak, ilahlara hediyeler takdim etmek Japonların bugünde vazgeçemedikleri davranışlardandır.
Şintoizmin kutsal metinleri ikidir: a) Kojiki, b) Nihongi.
Günümüzde Şintoistlerin sayısının 4.000.000′un üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
|
|
|
Taoizm hakkında bilgi verir misiniz? |
Posted by: SeliM35 - 09-08-2019, 04:41 PM - Forum: Dinler Tarihi Genel Bilgiler
- No Replies
|
 |
Taoizm hakkında bilgi verir misiniz?
Çinin en eski dinlerinden biridir. Şintoizm ve Konfüçyanizme reaksiyondan doğmuştur. Kurucusu Lao Tzu dur. Hayatı hakkında çok fazla bilgi yoktur. MÖ. 604-517 yılları arasında yaşadığı, Honan da doğduğu, Konfüçyüsün çağdaşı olduğu sanılmaktadır.
Taoizm Tao kavramı üzerine inşa edilmiştir. Taoizmin kendine göre büyücüleri rahipleri, rahibeleri, dini şefleri ve kendine has ayinleri vardır. İlkbaharda ateş yakılır, Taoist rahipler yarı çıplak durumda, ateşe pirinç ve tuz atıp yalınayak koşarak üzerinden geçerler.
Taoizmin temeli mistik bir panteizmdir. Tao, dünyayı yöneten bir sebeptir ve insan onu bilmelidir. Tao, âlemden önceki yaratıcı prensiptir. O görülemez, işitilmez ve kavranılamaz. O hiçbir şeye sığmaz. Her şeyin temeli O’dur.
Taoizmde ayrıca bir de “Te” vardır. Bütün varlıkları Tao meydana getirir, Te ise onları besler, büyütür, tamamlar.
Taoistlere göre iyi bir Taoist, kendi içini meşguliyetlerden ve pisliklerden temizleyerek mücerret gerçeklerle doldurmalıdır. Maddeden arınmakla insan halis ruh haline gelir. Mistisizmin en yüksek makamı, fertle mutlak varlık arasında tam birleşme merhalesidir. Bu da, tam birleşme yoluyla bir şahsiyet haline gelmekle olur. Taoizm, Konfüçyizm’in tersine pasifliğe yönelir. Bunlara göre fazilet, çalışmamaktır. İnsanları mukaddes dağlarda ve uzak adalarda düşünerek yaşamaya davet ederler. Yasaların, ilmin ve medeni gelişmelerin insan fıtratını bozduğunu ileri sürerler ve fıtratın asıl temizliğini kazanması için tabii hayata dönülmesi gerektiğini savunurlar. Taoistler ömrün uzamasına önem verirler. Yaşlılık onlara göre mukaddeslik alâmetidir. Taoist inancın hedeflerinden biri de ömrün uzatılması ve ebedileştirilmesidir. Bazıları ömrün yüzyıllar sürebileceğini iddia ederler.
Taoizmin kurucusu Lao-tzu savaşa karşıdır. Bunun için o savaş aletlerini iyi görmez. Yine Taoizmde devlete müspet vazifeler düşmez. Maddi ilerleme küçümsenir. Birçok memuriyet ve müessese gereksiz görülür.
Günümüzde 100 milyon civarında Taoist yaşadığı tahmin edilmektedir.
|
|
|
Sâbiîlik hakkında bilgi verir misiniz? |
Posted by: SeliM35 - 09-08-2019, 04:40 PM - Forum: Dinler Tarihi Genel Bilgiler
- No Replies
|
 |
Sâbiîlik hakkında bilgi verir misiniz?
Sâbiîler, Kur’an’da üç yerde (Bakara, 2/62; Maide, 5/69; Hac, 22/17) geçmektedir. Bu nedenle Müslüman âlimler ve müfessirler Sabiîlerin inançları konusu ile ilgilenmişlerdir. Sabiîler hakkında yapılan araştırmalar, bunların üç kısma ayrıldığını göstermektedir. Birinci kısımda yer alan Sabiîler, Yahudîlik inancına mensup olmakla birlikte Yahudîlerin bir takım temel görüşlerine muhalif olan bir inanç grubudur. Nitekim Hz. Yahya da kendisi Yahudi olmasına rağmen yaşamış olduğu asırdaki Yahudî anlayışına karşı çıkmış ve Yahudiler tarafından öldürülmüştür. Bu nedenle Hz. Yahya, Sabiîler tarafından en saygın Peygamber kabul edilmiştir. Bu kısımda yer alan Sabiîlere “Hanif Sabiîler” de denmiştir. İkinci kısımda yer alan Sabiîlere ise Mandenler denmektedir. Mandenler ilk Sabiîliğin sahip olduğu inanç ve prensipleri benimsemekle birlikte bu prensiplere yenilerini ekleyerek farklı bir inanç sistemi oluşturmuşlardır. Bunlar Peygamberler arasında bir takım ayrımlara giderek kimi Peygamberlere saygı duymuş kimilerini ise dışlamışlardır. Onlara göre Hz. Yahyâ yanında Hz. Âdem ve Hz. Nuh da saygın Peygamberler iken Hz. İbrâhim, Hz. Mûsâ, Hz. İsâ ve Hz. Muhammed (s.a.s.) kötülük Peygamberleridir. Üçüncü kısım Sabiîler ise aslen Sabiî inançlarını paylaşmamakla birlikte sadece onların hukuki statüsüne sahip olabilmek için bu adı alan ve yıldızlara tapmalarıyla tanınan Mezopotamya (Harran) putperestlerinden oluşmaktadır. Bu üç kısımdan birincisi günümüze kadar varlığını sürdürememiştir. Üçüncüsü ise Sabiî adını taşımakla birlikte esasen bu inanca sahip değildirler. Dolayısıyla günümüzde Sabiîlik denildiğinde akla gelen grup Mandenlerdir.
Yahudi olmalarına rağmen Yahudiliğin ana ekseni dışına çıkan Mandenler, Filistin’de uğradıkları katliam nedeniyle Kuzey Mezopotamya’ya göç etmişlerdir. Burada karşılaştıkları yeni inanç ve kültürlerden de etkilenerek, İran dinlerinden, Asur-Babil inançlarından ve Hıristiyanlıktan aldıkları çeşitli öğeleri kendi inançlarına katmışlar ve böylece Yahudilikten iyice uzaklaşmışlardır. Mandenler, VII. yüz yılda Irak’ın Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra İslam hakimiyeti altına girmişler ve zimmî statüsüne sahip olmuşlardır.
Mandenler’in üç önemli kutsal kitabı vardır. Bunlar yaklaşık altı yüz sayfa olan ve “Âdem’in Kitabı” diye de isimlendirilen Ginza (Hazine), Draşia d Yahya (Yahya’nın Öğretileri), ve Qolasta (Övgü)’dır.
Mandenler ikili bir anlayışa sahiptirler. Bu anlayışa göre, “Işık Evreni” ve “Karanlık Evreni” diye iki evren vardır. Işık Evreni’nin hakimi, “Yüce Yaşam”, “Kudretli Ruh” ya da “Yüceliğin Efendisi” olarak nitelendirilen ve tüm eksikliklerden uzak bulunduğuna inanılan “Malka d Nhura” (Işık Kralı)’dır. Işık Kralına gündüz üç, gece iki kez dua ederler. Bu dualar kuzeye dönülerek gerçekleştirilir. Bunun yanında diğer bir önemli ibadet ise vaftizdir.
Sabiîler kutsal kabul edilen ve uzun beyaz bir elbise olan “Rasta”yı sürekli giymek zorundadır. Din adamları ise Rasta’ya ek olarak, sağ elin küçük parmağına takılan altın yüzük gibi bazı özel eşyalar da kullanırlar. Sabiîler başka dinden olanlarla evlilik yapmadıkları için kapalı bir toplum hüviyetine sahiptirler.
Günümüzde sayıları otuz bini bulan Sabiîler, Dicle ve Fırat kıyıları ile Irak’ın çeşitli bölgelerinde yaşamaktadırlar. Bununla birlikte Amerika İsveç ve Avustralya gibi ülkelere göç eden Sabiîler de vardır.
|
|
|
|