Welcome, Guest
You have to register before you can post on our site.

Username
  

Password
  





Search Forums

(Advanced Search)

Forum Statistics
» Members: 4
» Latest member: WebmasterEmrah
» Forum threads: 2,196
» Forum posts: 2,354

Full Statistics

 
  Orucu Bozan Şeyler Maddeler Halinde
Posted by: SeliM35 - 09-09-2019, 10:49 AM - Forum: Oruç ve Ramazan - No Replies


Orucu Bozan Şeyler maddeler halinde

Oruca aykiri olan bir seyin yapilmasi halinde oruç bozulur. Orucu bozan bazi seyler hem kaza, hem de keffareti gerektirir. Orucu bozan bazi seylerden dolayi da sadece kaza gerekir.
Orucu Bozup Kaza ve Keffareti Gerektiren Seyler
1. Oruçlu oldugunu bilerek yemek ve içmek (yenilip içilen sey ister gida, ister ilâç olsun).
2. Oruçlu oldugunu bile bile cinsel iliskide bulunmak.
Kari-kocadan biri ötekine zorla cinsel iliskide bulundugu takdirde zorla iliskide bulunana kaza ve keffaret, kendisine zorla iliskide bulunulan kisiye de kaza lâzim gelir.
3. Agzina giren yagmur, kar ve doluyu kendi istegiyle yutmak.
4. Sigara içmek, öd agaci veya anber ile tütsülenip dumanini içeri çekmek.
5. Enfiye çekmek.
6. Bugday ve arpa tanesi yutmak.
7. Disardan bir susam tanesi kadar bir seyi alip yutmak.
8. Yenmesi alisilmis olan çamur, kil ve kömür gibi seyleri yemek. (Bazi kimseler bunlari severek yerler.)
9. Az miktarda tuz yemek.
10. Karisinin veya sevdigi bir kimsenin tükürügünü yutmak. (Bundan zevk aldigi için kaza ve keffaret gerekir. Baskasinin tükürügünden igrendigi için bundan keffaret gerekmez.)
11. Kan aldirdiktan veya sadece karisini öptükten sonra orucu bozuldugu kanaatiyle bile bile orucunu bozmak.
Ramazan ayinda niyet ederek oruca baslayan kimse, saydigimiz seylerden birini bilerek ve özürsüz olarak yaparsa orucu bozulmus olur. Bozulan bu orucu kaza etmesi ve kasten bozdugu için de keffaret tutmasi gerekir.
Keffareti Düsüren Seyler
Keffareti gerektiren bir seyi yaparak orucunu bozan kimse, ayni gün oruç tutamayacak derecede hastalanir veya kadin ayhali yahut da lohusa olursa keffaret düser, yani keffaret orucu tutmasi gerekmez. Ancak hastaligin kendi istegi disinda olmasi sarttir. Kendisi kasten hastaliga sebep olursa keffaret düsmedigi gibi sefer mesafesinde bir yolculuga çikmasi ile de düsmez.
Orucu Bozup Yalniz Kazayi Gerektiren Seyler
1. Pamuk ve kagit gibi yenmesi mutad olmayan bir sey yutmak,
2. Bir defada çok miktarda tuz yemek,
3. Yenmesi mutad olmayan zeytin çekirdegi yemek. Yenmesi alisilmis olan çekirdegi yemek ise keffareti gerektirir.
4. Tas, toprak, demir, altin ve gümüs gibi seyleri yutmak.
5. Içi olmayan ceviz ve badem yutmak. (Bunlarin içi olanlari yenildigi takdirde keffaret gerekir)
6. Burnuna ilaç çekmek.
Bu, Ebu Hanife'nin görüsüdür. Buna göre; tedavî maksadiyla igne yaptirmak orucu bozar ve kazayi gerektirir. Çünkü igne vasitasiyla vücuda verilen ilâç iç kisimlara kadar ulasmaktadir.
Imam Ebu Yusuf ve Imam Muhammed'e göre; tabiî olan yollar disinda vücudun baska tarafindan açilan bir yoldan içeri giden ilâç orucu bozmadigi için igne yaptirmakla oruç bozulmaz. Çünkü vücuda verilen ilâç agiz gibi tabiî bir yoldan degil, deriden açilan baska bir yoldan verilmektedir.
Ancak, ibadetlerde ihtiyatli hareket etmek esas oldugundan Ramazanda igne yaptirmak zorunda olan kimse bunu mümkünse iftardan sonra yaptirmalidir.
Bu mümkün olmaz da gündüz igne yaptirmak zorunda kalirsa, Imam Ebu Yusuf ile Imam Muhammed'in görüslerini esas alarak orucuna devam eder ve bu orucunu daha sonra kaza etmesi gerekmez.
7. Agzina aldigi boyali iplik gibi seylerin boyasi ile rengi degisen tükürügü yutmak.
8. Bogazina kaçan kar veya yagmuru kendi istegi olmayarak yutmak. (Kendi istegi ile yutarsa keffaret gerekir.)
9. Zorlama ile oruç bozmak.
10. Disleri arasinda nohut tanesi kadar kalan yemek kirintisini yutmak.
11. Abdest esnasinda agzina ve burnuna su alirken kendi elinde olmayarak bogazina su kaçmak.
12. Unutarak yeyip içtikten sonra orucunun bozuldugunu zannederek yeyip içmek.
13. Agiz dolusu kusmak. (Kendi istegi ile).
14. Agiz dolusu gelen veya kendi istegiyle getirdigi kusuntuyu mideye geri çevirmek.
15. Kendi istegi ile içine veya genzine duman çekmek. Kendi istegi ile olmazsa oruç bozulmaz. (Içeri çekilen duman sigara dumani olursa keffaret gerekir.) 16. Günes batmadigi halde-batti zannederek-iftar etmek.
17. Imsak vakti geçtigi halde daha vakit vardir zannederek yemek.
18. Cinsel iliski disinda kadina dokunmak veya öpmek sonucu bosalmak.
19. Ramazan orucundan baska bir orucu bozmak. (Ramazan orucundan baska bir orucu bozmak sadece kazayi gerektirir.)
20. Ramazan orucuna niyet etmiyerek yeyip içmek. (Keffaret, niyet edilerek baslanan orucu bilerek bozmaktan lâzim gelir. Oruca niyet edilmeyerek yeyip içtigi takdirde sadece o günün orucunu kaza eder.)
Ancak mazaretsiz olarak ramazan orucunu tutmamak büyük günahtir.
21. Misafir iken oruca baslayip ikamete niyet ettikten sonra yemek.
22. Mukim iken oruca baslayip sefer mesafesi yolculuga niyet ederek bulundugu yerin sinirlarini geçtikten sonra orucu bozmak.
Sayilan bu seylerden birini yapan kimsenin orucu bozulur ve bozulan orucun gününe gün kaza edilmesi gerekir.
Bunlardan biri ile orucu bozulan kimse aksama kadar orucu bozacak bir sey yapmamalidir.
Gündüz iyilesen hasta, yolculugu sona eren misafir, ayhali veya lohusaliktan temizlenen kadin, erginlik çagina gelen çocuk ve müslüman olan gayr-i müslim, Ramazan ayina saygi için günün kalan kisminda oruçlu imis gibi aksama kadar orucu bozacak seylerden sakinmalari uygun olur.
Oruca niyetlenen kadin gündüz ayhali veya lohusa olursa, orucunu bozmasi lâzimdir.
Kadin, henüz ayhali olmadan adet günümdür diyerek orucunu bozmamalidir.
Hasta ve yolcu olup da oruç tutmayan kimselerin yemeden, içmeden durmalari gerekmez. Ancak bunlar açiktan degil de gizli olarak yerler.

Print this item

  Orucun Farzları - Vacibleri - Sünnetleri - Müstehabları - Mekruhları
Posted by: SeliM35 - 09-09-2019, 10:40 AM - Forum: Oruç ve Ramazan - No Replies


Orucun Farzları - Orucun Vacibleri - Orucun Sünnetleri - Orucun Müstehabları - Orucun Mekruhları -Orucun Âdâbı - Orucu Bozan Şeyler

Oruç Nedir - Oruç Ne Demek - İslamda Oruç

Oruç birçok dinde yer alan ve farklı biçimlerde yapılan bir ibadet türü. Farklı dinlerdeki oruç ibadetlerinin ortak noktası yemek, içmek veya cinsel ilişki gibi dünyevi hazlardan uzak durmaktır.
İslam'da oruç
İslam'ın şartlarından ve beş temelinden biri Ramazan ayında oruç tutmaktır. Oruç da namaz gibi bir farz-ı ayındır. Hicret'in ikinci senesinde Medine'de farz kılınmıştır.
İslam dininin kutsal kitabı olan Kur'an'daki Bakara Suresi'nde Kur'an'ın Hz. Muhammed'e gönderilmesi Ramazan ayında başlamıştır ve bu ay içinde "oruç" tutmak müslümanlara emredilmiştir. İlgili ayet şöyledir:

"O Ramazan ayı ki, insanları irşad için, hak ile batılı ayırt eden, hidayet ve deliller halinde bulunan Kur'an onda indirildi. Onun için sizden her kim bu aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin. Allah size kolaylık diliyor, zorluk dilemiyor. Bir de o sayıyı tamamlamanızı ve size gösterdiği doğru yol üzere kendisini yüceltmenizi istiyor. Umulur ki, şükredesiniz!" (Bakara suresi 185. ayet)[1]Oruç, Kur'an'a göre "Niyetlenip, gündoğumundan önceki alacakaranlıktan (tan yeri ağarmaya başlamasından) günbatımından sonraki alacakaranlığa değin katı-sıvı hiçbir şey yememek ve içmemek" demektir. [Bakara Suresi, 187] Oruç, fıkıhçılara ve hadisçilere göre, niyetlenip Güneş'in ufuktan 12 derece altta bulunduğu andan (astronomiye göre alacakaranlık) akşam günbatımına dek, bir şey yeyip içmemektir.

Fıkıh'ta oruç
Oruçlar fukaha (fıkıhçılar, islam hukukçuları)'ya göre farz, vacip, nafile ve mekruh nevilerine ayrılır. Ramazan orucu, vakti tayin edilmiş farz oruçtur (sınırlı süresi belirtilmiş borç olan oruçtur). Kazaya kalan Ramazan orucu ile kefaret olarak tutulan oruçlar vakti muayyen olmayan (sınırlı süresi belirli olmayan) farz oruçlardır.

Nezir (adak) oruçları vaciptir. Allah Teala'nın rızası için tutulacak oruçlar ise nafile nevini teşkil ederler. Bunlar sünnet, müstehap ve mendup diye anılırlar. Bir de mekruh oruçlar vardır (sırf Cuma veya Cumartesi günü tutulan oruç gibi). Ramazan bayramının birinci günü ile Kurban Bayramının dört günü oruç tutmak, harama yakın bir mekruhtur.

Orucun Farzları ve Sünnetleri Nelerdir

İslâmın beş şartından dördüncüsü, mübârek Ramazan ayında, hergün oruç tutmaktır. Oruç, hicretten onsekiz ay sonra, Şabân ayının onuncu günü, Bedr gazâsından bir ay evvel farz oldu. Ramazan, yanmak demektir. Çünkü, bu ayda oruç tutan ve tevbe edenlerin günâhları yanar, yok olur. Ramazanda oruç tutmak akıl bâlig olan her müslümana farzdır.

Orucun Farzları
- Niyet etmek,
- Niyeti ilk ve son vakitleri arasında yapmak,
- Fecr-i sâdık, yanî tan yeri ağarmasından, güneşin batmasına kadar olan zaman [yanî şerî gündüz] içinde, orucu bozan şeylerden sakınmaktır.

Ramazanın girişi
Hadîs-i Şerîfte, (Ayı görünce oruç tutunuz! Tekrar görünce, orucu bırakınız!) buyuruldu. Bu emre göre, Ramazan ayı, hilâlin [yeni ayın] görülmesi ile başlar. Hilâli görmeden önce yapılan hesâb ile, takvîm ile başlamak câiz olmaz.

Şabân ayının otuzuncu gecesi, güneş gurûb edince, hilâli aramak vâcib-i kifâyedir. Oruç, fecrin ağarmasından, güneş batıncaya kadar, yemeyi, içmeyi ve cimâı terketmektir.

Orucun niyet vakti
Bir gün evvel güneş batmasından, oruç günü (Dahve-i kübrâ)ya kadar, Ramazan orucuna kalb ile niyet etmek de farzdır. Belli gün olan adak orucunun ve nâfile orucun niyet zamanı da böyledir.
Hergün ayrı niyet etmek lâzımdır. Ramazan orucuna niyet ederken, Ramazan demeyip, yalnız oruç demek veya nâfile oruç demek de câizdir. Dahve-i kübrâ vakti, oruç müddetinin yanî şerî gündüz müddetinin yarısıdır ki, zevâl vaktinden öncedir.
Fecr, yanî imsâk vaktinden evvel niyet ederken, (Niyet ettim, yarın oruç tutmaya) denir. İmsâktan sonra niyet ederken, (bugün oruç tutmaya) denir. Ramazan-ı Şerîf orucu, her müslümana farz olduğu gibi, tutamayanların kazâ etmeleri de farzdır. Kaza ve kefaret orucuna ve muayyen olmayan adak oruçlarına fecrden sonra niyet edilemez.

ORUCUN KISIMLARI


Oruç altı kısımdır Bunlar 1 - Farz, 2 - Vacip, 3 - Sünnet, 4 - Mendup ve Mustehap, 5 - Nafile, 6 -Mekruh

1 - Farz Oruç Ramazan orucu ile bunların kazası ve keffaret orucu farzdır

2 - Vâcıp Oruç Nezir orucu, bozulan nafile orucun kazası

3 - Sünnet Oruç Muharremin 9, 10 ve 11 'inde tutulan oruçtur

4 - Mendup ve mustehap Oruç Her ayın

13, 14, 15 Günleri ile Pazartesi, Perşembe günleri tutulan oruç ve Ramazandan sonra Şevval ayında 6 gun tutulan oruçtur

5 - Nafile Oruç Hiç bir muayyen vakıte münhasır olmadan kerahat vakitleri hanemde tutulan oruçtur

6 - Mekruh Oruç Bu da ıkı kısımdır

1 - Tenzfhen Mekruh Muharremin yalnız 10'unda aşure orucu nevruz gunu ve tayın edilerek tutulan Cuma ve Cumartesi orucu mekruhtur

2 - Tahnmen Mekruh Ramazan bayramının birinci gunu, Kurban bayramının birinci, ikinci, uçuncu, dördüncü gunu tutulan oruçturORUÇ KİMLERE FARZDIR.

Ramazan orucunun bir kimseye farz olması ıcim o kimsenin

1 - Müslüman olması lazımdır

2 - Akıllı olması lazımdır

3 - Buluğa ermiş (çocukluktan kurtulmuş olması lazımdır)

4 - Sıhhatli olmalıdır (Hastalara edası farz değildir, iyileşince kaza ederler )

5 - Bir yerde devamlı ikamet etmeleri lazımdır (Misafir iseler, misafirlikten sonra eda ederler )

6 - Kadınların hayız ve nıfas halinde olmamaları gerekir (Bunlar da sonra kaza ederler)

Not Butun bunlara sahip olan kimse orucun sıhhati bakımından nıyyet etmelidir Aksı halde orucu sahih olmaz

ORUCU BOZMANIN CEZASI

Oruç bir ibadettir Ona başlamakla borç olur Onu bozmak günahtır Farz olan Ramazan orucunun dünyevi cezası keffarettır Keffaret 60 gunluk oruç olup bir gun de kazası olmakla 61 gun eder Diğer oruçları yalnız kaza etmek kafidir

Orucu bozan şeylerin bir kısmı yalnız kazayı icap ettirir

Şöyle ki Kendisinde gıda, deva, lezzet ve menfaat bulunan bir şey yemek orucu bozar keffâretı gerektirir

Fakat bunlar olmazsa keffaret lazım gelmez Yaraya akıtılan bir ilaç gibi

ORUÇLU KİMSEYE MEKRUH OLAN HALLER
1 - Ab dest veya gusulde ağıza ve buruna su çekerken suyu bol kullanıp ağızda tutmak mekruhtur

2 - Oruçlu kimsenin pişen yemeğin tadına bakması (kotu huylu kocası olan kadınlar ıçm bir mahzur yoktur )

3 - Oruçlu kimsenin satın alacağı ya bal vs tadına bakması mekruhtur

4 - Evvelce çiğnenmiş bir sakızı çiğnemek mekruhtur (Erkekler ıçm oruçlu değilken de sakız çiğnemek kerihtir )

5 - Oruçlu kimsenin hareketini azalmak ıçm soğuksu ile yakınması mekruhtur

6 - Oruçlu kimsenin zevcesıyle çıplak sarmaş dolaş olması mekruhtur

7 - Halsiz kalacak kadar kan aldırmak

ORUCU BOZUP YALNIZ KAZA İCAB EDEN HALLER
1 - Çığ pırı ne yemek, un yemek, hamur yemek

2 - Çok tuz yemek, az tuz yemek keffaretı gerektirir

3 - Pamuk, kağıt gibi yenmeyen bir şey yemek

4 - Zeytin çekirdeği ve buna benzer bir şey yemek

5 - İğne yaptırmak ilaç almak

6 - Boğaza kaçan yağmur veya kar suyu kendi iradesi dışında yutmak

7 - Abdest alırken boğaza su kaçması

8 - Olgunlaşmamış bir meyvayı yemek

9 - Toprak yutmak

10 - Kulağa yağ veya su damlatmak

11 - Ağız dolusu kusmak

12 - Ağız içinde kalan nohut tanesi kadar bir maddeyi yemek

13 - Unutarak bir şeyi yeyıp içen bırkemsenın orucunun bozulduğunu zannederek yeyıp içmesi

14 - Sabah olduğu halde olmadı zannedip sahur yemek

15 - Geceleyin niyeti unutulan, gunduz niyeti edilen oruç bozulursa kaza lazım gelir

16 - Güneş batmadan battı zannedip iftar etmek

17 - Bir kimse oruçlu iken sefere çıksa yolda orucunu bozsa kaza icap eder

18 - Uyurken birisi tarafından boğazına su dökülmesi

19 - Oruçlu olduğunu bilen bir kimse ağzına aldığı renkli bir ipliğin suyunu yutsa orucu bozulur 2Ü - Karı kocanın şehvetle öpüşmesinde inzal vaki olsa oruç bozulur

21 - Ramazan orucundan başka bozulan butun oruçların kazası gerekir Ancak Ramazan orucu bilerek bozulursa keffaret ıcab eder

ORUCU BOZULUP KEFFARET İCAP EDEN HALLER
1 - Oruçlu olduğunu bilerek yeyıp içmek

2 - Az miktarda tuz yemek

3 - Ağzına giren yağmur ve kar suyunu isteyerek yutmak

4 - Sigara içmek

5 - Enfiye çekmek

6 - Çığ et yemek

7 - Kıl vesaire gibi yenmesi adet olan bir şeyi yemek

8 - Karısının veya başka birinin lezzet almak için tukruğunu yutmak

9 - Oruçlu olduğu halde cinsi münasebette bulunmak

10 - Kan aldırdıktan veya karısını şehvetle öptükten sonra oruç bozuldu zannıyla b bozmak

11 - Bir kimse ramazanda ıhtılam olsa orucu bozuldu zannıyla iftar etse kaza lazın bununla orucun bozulmayacağını bile bile iftar etse keffaret lazım gelir

12 - Orucunu bozan kimseye o gun bir baygınlık halı arız olsa keffaret sakıt olur

ORUCU BOZMAYAN ŞEYLER
1 - Oruçlu olduğunu unutarak yemek, içmek, cinsi münasebette bulunmak

2 - Uyurken ıhtılam olmak

3 - Karısını sadece öpmek ve tutmak

4 - Kadına şehvetle bakmak suretiyle inzal olmak

5 - Gusul icap eden kimsenin sabahleyin gusletmesi

6 - Ağzına gelen balgamı yutmak

7 - Genzinden gelen akıntıyı yutmak

8 - Ağzına alınan ilacın tadının boğaza ulaşması

9 - Ağız içinde kalan nohuttan ufak şeyin yutulması

I 0 - Bıyık yağlamak

11 - İradesi dışında kusmak 1 2 - Kan aldırmak

13 - Sürme çekmek

14 - Ab dest ve gusulde ağız içinde kalan yaşlığın tukruk ile birlikte yutulması orucu bozmaz

15 - Dişlerin arasında çıkan kan az olur, tukruğe galip olmazsa oruç bozulmaz Eğer bu kan tukruge müsavi veya daha fazla ise orucu bozar

16 - Bir illetten dolayı ağızdan çıkan boğaza akan su orucu bozmaz

17 - Gözyaşı ve alınterı ağıza gitse az miktarı orucu bozmaz, çoğu bozar

18 - Ağrıyan bir dişe konulan bir karanfilin tadı boğaza gitse orucu bozmaz Karanfil ağıza giderse orucu bozar

19 - Renkli bir ip parçasını ağıza giderse orucu bozar

20 - Ağız içinde kalan nohut tanesinden kuçuk şeyler orucu bozmaz

21 - Göze dökülen ilaç orucu bozmaz

ORUÇ TUTMAMAYI VE BOZMAYI GEREKTİREN HALLER
Hasta olmak, yolcu olmak, mecburilık, gebelik ve emziklilik, dermansızlık, düşkünlük ve ihtiyarlık

1 - Hasta olmak Bir hasta oruç tuttuğu takdirde hastalığın artmasından veya uzamasından korkarsa, bilahare kaza etmek üzere tutmayabilir veya bozabilir

2 - Yolculuk Bir kimse uç gunluk veya onsekız saatlik bir mesafeye yolculuk yapmış olursa, bilâhare kaza etmek üzere oruca nıyyet etmez

3 - Mecburılık Tarafından orucun bozulması için zorlanırsa bozmadığı takdirde öldürülmesi soz konusu ise

4 - Gebelik ve mezıklılık Gebe olan veya bir çocuğa sut veren kadın, kendine veya çocuğa bir zarar gelmesinden korkarsa bilahare kaza etmek şartıyla orucu bozabilir

5 - Açlık ve susuzluk Bir kimse açlıktan ve susuzluktan dolayı aklını kaybedeceğini tecrübeyle veya musluman bir tabibin ıkazıyla anlarsa orucunu bozar

6 - Düşkünlük ve ihtiyarlık Oruç tutmaya gucu yetmeyen çok yaşlı kimseler de oruç tutmazlar

Bunlara kazası da şart olmadığından, fidye verirler

Print this item

  Mallarınızı Zekat ile Koruyun
Posted by: SeliM35 - 09-09-2019, 10:10 AM - Forum: Mal ve Zekat - No Replies

Mallarınızı Zekat ile Koruyun

Sual: Zekâtın önemi nedir?

CEVAP
Kur’an-ı kerimde, çok yerde namazla zekât beraber bildiriliyor. (Namazı kılın, zekâtı verin) buyuruluyor. Zekât vermeyene, Allah lanet eder. Kıtlıklara maruz kalır, temiz malını kirletmiş olur, o mal telef olur. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah’a ve Resulüne inanan, zekât versin!) [Taberani]

(Zekat vermekle müslümanlığınız mükemmel hâle gelir.) [Bezzar]

(En faziletli ibadet namaz, sonra zekâttır.) [Taberani]

(Hastayı sadakayla, malı zekâtla koruyun!) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, malınızın temizlenip güzelleşmesi için zekâtı farz kıldı.) [Hakim]

(Zekât vermeyenin namazı kabul olmaz.) [Taberani] (Zekât vermemek haram olduğu için, böyle günahkârın kıldığı namaz, sahih olup borcu ödenirse de, namazdan hâsıl olacak sevaba kavuşamaz.)

(Zekat vermeyen kimseye Allahü teâlâ lanet eder.) [Nesai]

(Zekat vermeyen, temiz malını kirletmiş olur.) [Taberani]

(Zekat vermeyen kimse, kıyamette ateştedir.) [Taberani]

(Zenginlerin zekâtı fakirlere kâfi gelmeseydi, Allahü teâlâ fakirlerin rızkını başka yollardan verirdi. Aç kalan fakir varsa, zenginlerin zulmü yüzündendir.) [El-Askeri] (Eli ayağı tutup da çalışabilenlerin zekât istemesi haramdır. İstemediği halde kendisine zekât verilirse, alması günah olmaz. Zekât, nisaba malik olmayıp çalışamayacak kadar hasta, sakat olanlara ve çalışıp da güç geçinenlere verilir. Allahü teâlâ böyle fakirleri milletin içinde kırkta bir oranında yaratmıştır.)

(Zekat vermeyen bir toplum, rahmetten, iyilikten mahrum kalır. Hayvanlar da olmasa, hiç rahmet görmezlerdi.) [Taberani]

(Zekatı verilmeyen mallar, karada, denizde telef olur.) [Taberani]

(Zekatını veren o malın şerrinden korunmuş olur.) [Beyheki]

Resulullah efendimiz, (Zekâtı verilmeyen mallar, ejderha olup sahibinin boynuna sarılır) buyurup şu mealdeki âyet-i kerimeyi okudu:
(Hak teâlânın ihsan ettiği malın zekâtını vermeyenler, iyi ettiklerini, zengin kalacaklarını zannediyorlar. Hâlbuki kendilerine kötülük etmiş oluyorlar. O mallar Cehennemde azap aleti olacak, yılan şeklinde boyunlarına sarılıp baştan ayağa kadar onları sokacaktır.) [Âl-i İmran 180]

Bu acı azaplardan kurtulmak için, malların zekâtını, tarla mahsullerinin, sebze ve meyvenin uşrunu vermek şarttır. Zekât kırkta bir, uşur onda bir verilir. Kur’an-ı kerimde, (Malı, parayı biriktirip zekâtını vermeyene çok acı azabı müjdele! Zekâtı verilmeyen mal, para, Cehennem ateşinde kızdırılıp, sahibinin alnına, böğrüne, sırtına mühür gibi basılacaktır) buyuruldu. (Tevbe 34, 35)

Namaz kılmayan, oruç tutmayan bir Müslümanın da zekât vermesi gerekir.

Zekât vermemek ve borcunu ödememek haramdır. Din kitaplarında, (Haram işleyenin, haram yiyenin duası kabul olmaz) ve (Farz borcu olanın nafileleri kabul olmaz) buyuruluyor. Zekât vermeyen zengin, binlerce fakirin hakkını gasbetmiş olduğu için ve Allahü teâlânın emrini yapmadığı için, bunun hiçbir hayratı, hasenatı kabul olmuyor. İmkânı varken borcunu ödemeyen de, böyle haklar altında kalmaktadır.

Fakire verilen altın, onu zengin edecek kadar fazla olmamalıdır. Borçsuz fakire nisap miktarı veya daha çok zekât vermek, mekruh olarak caizdir. 10 gr altın kadar borcu varsa, 100 gr altını alması mekruh olmaz. Altınla gümüş, ne niyetle saklanırsa saklansın ticaret eşyasıdır. Nisap miktarıysa zekâtı verilir.

Bir günlük yiyeceği olanın, zekât veya sadaka istemesi haramdır; fakat istemeden verilen sadakayı, zekâtı alması caizdir. Zekâtı muhtaçlara vermelidir.

Sual: Tevbe suresi 34. âyetinde, (Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda infak etmeyene çok acı bir azap vardır) deniyor. Burada, para biriktirmek yasaklanmıyor mu?


CEVAP
Peygamber efendimiz, Kur’an-ı kerimi açıklamıştır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Zekâtı verilen mal, kenz değildir.) [Ebu Davud, Hâkim, Hatib] (Kenz, biriktirip saklanan, faydalanılmayan mal, define demektir.)

Müslümanın malında, zekâttan başka, kimsenin hiçbir hakkı yoktur. Resulullah efendimiz, (Malda zekâttan başka hak yoktur) buyurdu. (Ahkâm-üs-sultaniyye)

Print this item

  Zekat Nisabı Nedir? Yani Zekat Ne Kadar Malin Varsa Verilir?
Posted by: SeliM35 - 09-09-2019, 10:07 AM - Forum: Mal ve Zekat - No Replies

Zekat Nisabı Nedir? Yani Zekat Ne Kadar Malin Varsa Verilir?


Sual: Zekât nisabı nedir, nasıl hesaplanır?

CEVAP
Maddeler halinde yazalım:
1- Zekât nisabı, 20 miskal yani 96 gr altın veya bu değerde para veya ticaret eşyasıdır. Zekât nisabına malik olana zengin denir. Dinimize göre, erkekle hanımının mal varlığı ayrıdır. Birbirine eklenmez. Biri zengin, diğeri fakir olabilir. Kim zenginse kendi zekâtını verir.

2- Alacaklar nisap hesabına dâhil edilir. Alacakların zekâtları tahsil edildikten sonra verilir. Daha almadan da verilebilir. Borçlar, mevcut para veya maldan çıkarılır. Geri kalanın zekâtı verilir. On yıl sonra alınacak para, zekât nisabına dahil edilir. On yıl sonra ödenecek borç zekâttan düşülür.

3- Ticaret için olmayan evler, arsalar, vasıtalar, demirbaş eşyalar zekât nisabına dâhil edilmez. Ticaret için alınan malların, altın, gümüş, her çeşit paranın zekâtı verilir. Evin, arabanın, zekâtı olmaz. Araba, ev ve arsa alıp satan, bunların zekâtını verir; çünkü bunlar ticaret malı olmuştur. Ev yaptırmak için arsa alan, bunun zekâtını vermez. (Dürer)

4- Altınla gümüş, ne niyetle saklanırsa saklansın ticaret eşyasıdır. Diğer para ve ticaret mallarıyla nisaba ulaşırsa zekâtı verilir.

5- Zekâta tâbi malların veya paranın, yıl içindeki azalıp çoğalmasına itibar edilmez. Nisaba malik olduktan bir yıl sonra elde kalan mal, nisabı bulursa, kırkta biri zekât olarak verilir. Zekât, kârdan değil, eldeki ticaret malının veya paranın tamamından verilir.

6- Kaybolmuş, gasbedilmiş, saklanılan yeri unutulmuş mal ve inkâr olunan alacaklar, nisaba katılmaz ve ele geçerlerse, önceki yılların zekâtları verilmez. Senetli veya iki şahitli veya itiraf olunan alacaklar, iflas edende ve fakirde de olsa, nisaba katılır. Ele geçince, geçmiş yılların zekâtı da verilir.

7- Nisabın üstünde takısı olan kadın, zekâtını kendi verir veya (Zekâtımı sen bir fakire ver) diye kocasını veya başka birini vekil ederse, vekil kendi parasıyla zekâtı verebilir. Borçlu ve fakir olana, hanımı zekât verebilir. Bir hanım mehr-i müeccel olarak kocasından alacağı altınları zekât nisabına katar. Kadının altın ve gümüşten başka diğer ziynet eşyaları zekâta tâbi değildir. Pırlanta, elmas gibi ziynet eşyalarının zekâtı verilmez. Şâfiî’de ise, kadının ziynetlerin zekâtı verilmez. (Hidaye)

8- Nisabın helak olması, sıfırlanması demektir. Borçlanıp sıfırlanır veya sıfırın altına düşerse nisab helak olmuş olur.

9- Zekât, farz olduktan sonra verilir. Nisaba ulaşan, zengin olduğu tarihi, kameri aya göre bir yere yazar. Mesela, 3 Receb’de zengin olmuşsa, bir yıl sonra Receb’in 3’ü gelince yine nisap kadar parası ve ticaret malı varsa, zekâtını verir. Ramazan ayını beklemez. Günü gelmeden zekât vermekte de mahzur yoktur, çok iyi olur; hatta gelecek birkaç yılın zekâtını önceden vermek de caizdir. Zekâtını yanlış hesaplayıp, bir altın zekât vermesi gerekirken iki altın veren, bunu anlayınca ikinci yıl vereceği zekâttan bu bir altını mahsup edebilir.

10- Çalışanların alacakları maaş ve ücretler, ellerine geçmeden önce nisap hesabına katılmaz, çünkü bunlar, hak edilmiş ücret iseler de, hak edilen mal, ele geçmeden önce mülk olmaz. Maaşlardan kesilen yardım sandığı ve sigorta paraları zekât hesabına katılmaz. Yıllarca sonra birikmiş olarak ele alınınca, yalnız alınan para, o senenin zekât nisabının hesabına katılır.

11- Zekât verirken bilezik, yüzük gibi altınların işçilik ve sanat değerine değil, ağırlığına itibar edilir. Mesela Reşat altınıyla Aziz lira 7,2 gr olarak kabul edilir. Yani 12 ayardan fazla olan bütün altınlar, tartılır. Kırkta biri zekât olarak verilir. Bilezik, küpe, yüzük gibi çeşitli ayarlarda altını olan, bunların içinden en yüksek olanının ayarından vermesi evla, ortalamasından vermesi caiz, en düşüğünden vermesiyse, mekruhtur. Zekâta tabi mallar, altın liraların en düşüğünün alış fiyatına göre hesap edilir.

12- Hisse senetlerinin nâma [isme] ve hâmiline [taşıyana] yazılı olanları vardır. İsimsiz, hâmiline yazılı olanların devir kabiliyetleri vardır. Yani döviz gibi elden ele dolaşır. İstendiği zaman satılabilir. Bu senetler ticaret malı gibi, zekâtın hesap edildiği tarihteki piyasa değeri üzerinden nisaba dahil edilir. Nâma yazılı hisse senedi alan, sene sonunda, fabrikanın demirbaş mallarının haricindeki parasını zekât nisabına dahil eder.

13- Gölde yetiştirilen balıklar satılınca, bu para diğer zekâta tâbi mallarla beraber nisaba ulaşırsa zekâtı verilir. Birkaç ineği olup çok süt satan, ineklerin zekâtını vermez, fakat sene sonunda sütten elde ettiği para zekât nisabına dahil edilir.

14- Namaz kılmayan, oruç tutmayan bir Müslümanın da zekât vermesi gerekir. Borçsuz fakire nisap miktarı veya daha çok zekât vermek mekruhtur. Zekât verirken, zekât demek gerekmez. Hediye denilse de caizdir. Zekât, ticareti yapılan maldan veya aynı değerde altın olarak verilir.

15- Ana babaya, dedeye, büyük anneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire zekât verilmez. Fakir olmak şartıyla geline, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa zekât verilir. Kardeş, hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya zekât vermek, daha çok sevab olur.

Sual: Zenginlik nisabını yeniden ele almalı diyorlar. Zekat nisabı belli değil midir?


CEVAP

Gazeteleri okuyan, TV’leri seyredenler, sanki din yeni ortaya çıkmış gibi, hakiki İslam âlimlerince açıklanıp, onaylanıp 14 asırdır uygulanan dini hükümleri değiştirmeye kalkanlar çıkıyor. Kimi tesettürü kaldırıyor, kimi bayanlara hayz ve nifas hallerinde namaz kıldırıyor, kimi kaderi inkâr ediyor, (Fakirlik kaderimiz değil) diyerek, güya alınyazısını değiştirmeye kalkıyor. Kimi haricileri, İslam tarihinde ilk demokrat ve cumhuriyetçi fırka diye övüyor.

Kimi yakında kıyamet kopacak diyor. Hele tuhaf biri, (İstanbul’da büyük deprem olacak, 5 milyon kişi ölecek, aklı olan İstanbul’u terk etsin) diyor. Kıyametin ne zaman kopacağını Allah’tan başka hiç kimsenin bilmediği Kur’an-ı kerimde yazılıdır. Depremin de bugün için önceden bilinmesi mümkün değildir. Gaybdan haber verircesine, milleti sıkıntıya sokmak haramdır.

Dünyada da reform hareketi sürüyor. İslam’ın beş şartından biri olan namazı, sahih olmasın diye vakti girmeden kıldıran yerler var. Sahih olmaması için hac bir gün önce yaptırılıyor. Zekat, altın, gümüş veya ticaret ettiği maldan verilmesi gerekirken, ticaret malından değil de, başka maldan veriliyor. Böylece zekatlar da sahih olmuyor. Şimdi de kurban ibadeti kaldırılmak isteniyor. Kurban kesilmeyip parası yoksullara verilmesi isteniyor. Dinimiz, (Muhtaç insanlar olduğu zaman kurban kesmeyip parası yoksullara verilsin) diyemez miydi? Peygamber efendimiz böyle bir şeyi düşünememiş mi, 1400 yıldan beri gelen âlimler düşünememiş mi?

Son olarak da zenginlik nisabını yeniden ele alıp bozmaya çalışanlar var. Dinimiz kâmil değil midir? Eksik olan nesi vardır? Namazın, orucun, zekatın, nisabın yeni bir şekli olur mu? Reformcu, (Dine göre, malların değeri değişmiş, kim zengin, kim fakir belli değil. Mesela ortalama 40 davarın değeri 2.5 milyar, beş devenin bedeli 5 milyar, 30 sığırın bedeli 10 milyar. Gümüşe göre 60, altına göre 500 milyondur. Bunun ortalamasını almak gerekir. Siz, 500 milyonu olanı zengin sayar, 29 sığırın bedeli olan 9 milyarlık adamı fakir sayarsanız, bu adaletli olmaz) diyor. Biri çıkıp da niye dinimizle oynuyorsunuz demiyor.

Böyle bir teklifi, ya dini bilmeyenler veya dini kasten bozmak isteyenler yapar. Dinimizde, bir adamın 29 ineği ve 39 koyunu ve 4 devesi olsa, ayrıca 50 gram da altını olsa zekat vermez. Hatta yün için, yük taşımak için, binmek için olan hayvanları varsa onların da zekatı olmaz. Çünkü deve, sığır gibi başka cinsten sâime hayvanlar, birbirlerine ve ticaret eşyasına eklenmezler. Eklenince, altına ve ticaret malına göre, nisabı çok geçer. Bu kadar çok mala sahip olan kimsenin, dinimizin emrine uyarak, zekat vermesi gerekmez. Çünkü din böyle bildirmiş. Sen bunları birbirine ilave edersen, dinin bildirdiği yolu bırakmış olursun. Bu kadar malı olmayıp da 100 gram altını olan kimse, dinen zengindir. Zekat vermesi gerekir. Reformcunun (malı çok olan zekat vermiyor da, malı az olan zekat veriyor) demesi yersizdir. Hatta bir kimse, fakir de olsa, toprak mahsullerinin uşrunu vermesi gerekir.

Problem diye çıkarılan bu meseleler, kitaba uymamaktan ileri gelmektedir. Dinimiz eksik değildir. Kitaplara göre amel edilirse, hiçbir mesele kalmaz. Kitaplarda eşyanın değeri, dövize, koyuna, sığıra veya deveye göre tayin edilmez. (Keşf-i rümûz) kitabında (Eşyanın kıymetleri altın ve gümüş ile anlaşılır) deniyor. Şimdi, gümüşün altına nazaran kıymeti, yedide birden çok düşük olduğu için, zekat hesaplarının yalnız altın lira ile kıymetlendirilmesi lazım olduğu İbni Âbidin’de bildirilmektedir.

Ticaret eşyasının kıymeti, para olarak kullanılmayan altın ve gümüş ile hesap edilmez. Hükümet tarafından damgalı altın liralardan kıymeti en az olanı ile hesap edilir. Kitaba inananlar için işin esası budur.

Fakirin lehi dinde ölçü mü?


Sual: Dinde yenilikçi bir yazar, fakirin lehine diyerek zenginlikteki nisap miktarını 96 gramdan 80’e indiriyor. Yaptığı dinde reform değil midir?


CEVAP

Ölçü birimleri, Şer’i birimler, Urfi birimler olmak üzere ikiye ayrılır. Şer’i birimler, Peygamber efendimizin zamanında kullanılan birimlerdir. Urfi birimler, şer’i birimlerden farklıdır. Urfi birimler, hükümetin kabul ettiği birimlerdir. Altının nisabı 20 miskaldir. Bir miskalin ağırlığı dört mezhepte farklıdır. Hanefi’de bir miskal, 20 kırât’tır. Bir kırât-ı şer’i ise, kabuksuz, uçları kesilmiş, kuru 5 arpadır. Hassas terazi ile bu vasıftaki 5 arpanın 0,24 gr olduğu tespit edildi. Şu halde bir şer’i miskal, yüz arpadır, yani, 4,8 gramdır. 20 miskal altın ise (20x4,8 ) = 96 gramdır.

Urfi kırâtın ağırlığı olan 0,20 ile çarpılırsa, bulunan 4 gr, miskalin ağırlığı olmaz. Altının nisap miktarını bu yanlış miskale göre yapıp, 4x20 = 80 gr demek doğru olmaz. İbni Âbidin hazretleri, mal zekatı kısmında, (Kırât-ı urfi 4 arpadır) buyuruyor. Yazar, (Önceleri İslam âlimlerine uyarak altının nisabının 96 gr olduğunu açıklamıştım. Fakat fakirin lehine olduğu için şimdi 80 gramı esas alıyorum) diyor. Fakirin lehi her yerde, her zaman dinde ölçü olur mu? Madem ölçü oluyorsa, ne diye 70 gr değil de, 80 gr alınıyor? 10 gr alınsa fakirin daha lehine değil midir? Hatta bu ölçüyü temelli kaldırsalar, fakirlerin lehine olmaz mı? Âlimlerin bildirdiği ölçüye uymadan, fakirin lehine diye altının nisap miktarını değiştirmek dinde reform olur. Kendi görüşüne göre dini değiştirmeye kalkan reformculara itibar etmemelidir! Mutlaka muteber bir kitaptan kaynak istemelidir!

Dinimizle oynayanlar


Sual: Zekât nisabı 96 gram iken, (Fakirin lehine olacağı için 80 grama düşürdük) diyenler olduğu gibi, (Birlik beraberlik sağlanması için 80 gramı esas aldık) diyenler çıkıyor. Dinin bildirdiği ölçü mü önemli, yoksa fakirin lehi mi veya birlik beraberlik için, dinin bildirdiğinden farklı şeyler söylemek mi?


CEVAP

Evet, fakirin lehine diyerek zenginlikteki nisap miktarını 96 gramdan 80’e indirenler var. Bu sivri zekâlı, (Önceleri İslam âlimlerine uyarak altının nisabının 96 gr olduğunu açıklamıştım, fakat fakirin lehine olduğu için şimdi 80 gramı esas alıyorum) diyor.

Fakirin lehi dinde ölçü olur mu? Madem ölçü oluyorsa, ne diye 70 gr değil de, 80 gr alınıyor? 10 gr alınsa fakirin daha lehine değil mi? Hatta bu ölçüyü temelli kaldırsa, fakirlerin lehine olmaz mı? Âlimlerin bildirdiği ölçüye uymadan, fakirin lehine diyerek altının nisabını değiştirerek dinde reforma çalışıyorlar.

Başka bir türedi de, (96 gram nisab yanlış değil, ancak çoğunluğa uymak, birlik ve beraberliği sağlamak için, ben de 80 gramı ölçü alıyorum) diyor.

Çoğunluğa uyma mantığı, bir önceki görüşe göre daha saçmadır, çünkü hakkı çoğunlukta aramak kadar yanlış bir iş, olamaz. (Herkes öyle diyor) demekle din olmaz.

Kimisi, (Çok kimse, bir dine inanmadığı için, ben de inanmıyorum) diyor. Kimisi de, (Çok kimse namaz kılmadığı için, ben de kılmıyorum, hemen herkes açık gezdiği için, ben de açık geziyorum) diyor. Genel olarak çoğunluk örnek gösteriliyor. (Herkes böyle yapıyor, ben de yapsam ne çıkar?) deniyor.

İyilik, doğruluk, güzellik, hak gibi hususlar, her zaman çoğunluğun bulunduğu yerde olmaz. Mesela Çin’in, Japonya’nın nüfusu çoktur. Dinleri Budizm’dir. İnsanların çoğu Budist diye, Budizm’in doğru olduğu söylenemez. Dünyada Müslüman olmayanlar, Müslümanlardan daha fazladır. Buradan Müslümanlığın hak din olmadığı söylenemez. Allahü teâlâ, insanların çoğuna uyanın sapıtacağını bildiriyor. (Enam 116)

Demek ki, çoğunluğun yaptığı dinde ölçü olmaz. Din ne diyorsa, muteber fıkıh kitaplarında nasıl bildirilmişse, ona uymak gerekir.

Dini emirler çağa göre değişmez

Sual: Her yıl, zekat için 20 miskal altından, fıtra için şu kadar ölçek un veya buğdaydan söz edilir. Buna ne lüzum vardır? Zekat ve fıtra miktarlarının Türkiye’de TL’ye, Almanya’da Euro’ya göre hesaplanıp ilan edilmesi gerekmez mi? Bir de Şafiiler, deterjan varken, toprakla necaset temizliyorlar. Niçin zamanımıza uymuyorlar?


CEVAP

Dini kuran biz değiliz ki, değiştirme yetkisi bizde olsun! Dinimize ilave ve çıkarma yetkisi kimsede yoktur. Dinde yapılacak değişikliklere bid’at denir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Her bid’at dalalettir, dalalet ehli de Cehennemdedir.) [Müslim]

Dinimiz, zekat, fıtra ve kurban nisabının ve eşyanın kıymetlerinin altın ve gümüş ile tespit edileceğini bildirmektedir. (Keşf-i rümûz)

Nisap miktarları, resmi damgalı, altın veya gümüş paralardan, kıymeti en az olan ile hesap edilir. Para olarak kullanılmayan altın ve gümüş ile hesap edilmez. Kıyamete kadar böyledir. Mesela bugün, Aziz, Hamit gibi altınlardan kıymeti en az olan ile hesap edilir. 20 miskal altını veya bu değerde ticaret malı olan kimse, dinen zengin sayılır. Bu malın üzerinden bir sene geçmişse, zekatını verir. (Redd-ül Muhtar)

Koyun zekatı kırkta birdir. Kırk koyunu olan, birini zekat verir. Bunu otuzda bir veya ellide bir yapmaya hiç kimsenin yetkisi yoktur. Sadaka-i fıtr için de belli ölçekte buğday, un, arpa, hurma ve kuru üzüm verilir. Yani bunların bildirilen miktarı ölçü olarak alınır. Muza göre veya cevize göre olmaz. Dinimiz neyi bildirmişse, o ölçü alınır. Mesela dinimiz, (Fıtra olarak, 3500 gr arpa veya değeri kadar altın veya gümüş verilir) diyorsa, Kıyamete kadar bu böyle devam eder. Karadenizli fındığı, Akdenizli portakalı ölçü alamaz.

Dini kim koydu ise, değiştirme yetkisi de ondadır. Çağa göre dini emirler değişmez. Her çağa göre yeni yorum getirilmez. Çağa göre tefsir olmaz. Şafii mezhebinde, köpek bir yere yaş olarak dokunursa, orasını bir defa topraklı olmak üzere yedi defa su ile yıkamak gerekir. (Bugün sabun ve deterjan var, toprakla yıkamaya lüzum yok) denemez. Dinimizin bildirdiği emirlere aynen uyulur. Uymak istemeyenlere sözümüz yoktur.

Sual: Alınacak maaşlar zekat nisabına katılır mı?


CEVAP

Memur ve işçilerin alacakları maaş ve ücretler, ellerine geçmeden önce nisap hesabına katılmaz.



Sual: İşten çıkarılanlara, ödenmeyen maaş ve tazminatlarına karşılık 3-4 ay sonrasına senet veriyorlar. Bu senetlerin, o gün geldiğinde ödenip ödenmeyeceği de kesin değil. Elinde böyle 3-4 milyarlık senedi olan bunu nisaba katar mı?
CEVAP

Çekler maaş gibi değildir. Bunlar nisap hesabına katılır. Elinde kurban kesecek kadar parası olan kurban keser. Zekat için de, paralar eline geçince zekatını verir. Şimdi de, zekatlarını verse mahzuru olmaz.



Sual: Paylaşılmamış miras malımız var. Nisaba dahil edilir mi?
CEVAP
Evet edilir.

Sual: Altın diş nisaba katılır mı?
CEVAP
Evet katılır.

Sual: Sonradan satmaya niyet edilen arsa zekat hesabına dahil edilir mi?

CEVAP
Edilmez.

Sual: Hanımına mehr borcu olan erkek, bu miktarı zekat nisabından düşer mi?
CEVAP
Evet. Kime borcu olursa olsun, borçlar çıkarılır.

Sual: 25-30 senelik vadeli taksitlerle alınan krediler zekat hesabında borç olarak düşülür mü?
CEVAP
Evet bütün taksitleri düşülür. 30 yıllık taksiti olsa da hepsi düşülür.

Sual: Bugün zekat günümdür. On gün sonra, hac için yatıracağım para, zekat nisabından düşülür mü?
CEVAP
Hayır.

Sual: Zekatı hesaplarken, verilecek kira da borç gibi düşülür mü?
CEVAP
O ay tahakkuk eden kira zekat nisabından düşülür, gelecek aylarınki düşülmez.

Sual: Devre mülk zekat nisabına girer mi?
CEVAP
Girmez.

Sual: Kirada üç evi olan zekât verir mi? Vermezse zekât alabilir mi?

CEVAP
Ev zekat nisabına dahil değilse de, kurban nisabına dahildir. Kurban nisabına malik olanın da, zekat alması haram olur. (Redd-ül muhtar)


Sual: Kiradaki evlerimizin kira gelirlerinin zekatını nasıl vereceğiz?

CEVAP
Kira gelirinin diğer gelirlerden bir farkı yoktur. Mesela, bir yıllık kira gelirleri toplanarak hesap edilmez. Zekat verilmesi gereken gün, eldeki paraya bakılır, nisabı buluyorsa onun zekatı verilir.

Sual: Evimde gümüş şekerlik, gümüş ibrik, gümüş tabak gibi 12 kiloyu bulan gümüş kap var. 12 kg gümüş için ne kadar zekat vermek gerekir?
CEVAP
İşlenmemiş 12 kilo gümüş için, 300 gram gümüş veya bu değerde altın verilir. İşlenmişse, sanat ve işçilik değeri ile kaç liraysa, o değer üzerinden verilir. Mesela 12 kg gümüşün bugün kilosu 500 liradan 6 bin lira ediyorsa, işlenmiş olarak 10 bin liraysa, 6 bin üzerinden değil, 10 bin üzerinden zekatı verilir.

Sual: Altınımız ve paramız yok. Sadece yarım kilo gümüş eşyamız var. Ama piyasa değeri çok pahalı olup, nisabın üzerine çıkıyor. Zekatını vermemiz gerekir mi?
CEVAP
Gümüşün nisabı 672 gramdır. Değeri çok olsa da, ağırlık olarak nisabı bulmadığı için zekatı verilmez; çünkü gümüş ve altının zekatı ağırlık olarak ölçülür. Satıp parası elde olsa idi, nisabı geçtiği için zekat vermek gerekirdi.

Gümüş ve altın nisabı

Sual: Gümüş nisabına göre zengin sayılan kimsenin, zekât alması caiz olur mu?
CEVAP
Caiz olur. 200 dirhem [672 gr] gümüş, 20 miskal [96 gr] altının değerinden aşağı olduğu müddetçe, zenginlikte altının nisabı esas alınır.

Print this item

  Zekat Ne Zaman Verilir?
Posted by: SeliM35 - 09-09-2019, 10:04 AM - Forum: Mal ve Zekat - No Replies


Sual: Zekat ne zaman verilir?

CEVAP
Zekat, farz olduktan sonra verilir. Nisaba ulaşan, zengin olduğu tarihi, kameri aya göre bir yere yazar. Mesela, 3 Recebde zengin olmuşsa, bir yıl sonra Recebin üçü gelince yine nisap kadar parası ve ticaret malı varsa zekatını verir. Ramazan ayını beklemez.

Günü gelmeden zekat vermekte de mahzur yoktur, çok iyi olur. Hatta gelecek birkaç yılın zekatını önceden vermek de caizdir. Bir kimse, zekatını yanlış hesap edip, bir altın zekat vermesi gerekirken iki altın hesap etse, fakire verdikten sonra tekrar hesap etse, bir altın vereceğini anlasa, ikinci yıl vereceği zekata bu bir altını mahsup eder.

Zekatı acele etmeden bir yıl içinde vermek gerekir diyen âlimler var ise de, acele edip, hemen vermek vaciptir. Özürsüz geciktirmek mekruh olur. Şafii ve Maliki’de, zekat farz olunca, hemen vermek farzdır. Hadis-i şerifte, (Zekat vermekte acele ediniz!) buyuruldu. (İbni Mace)

Sual: Zekat yalnız Ramazan ayında mı verilir?
CEVAP

Her zenginin zekat verme ayı ve günü farklı olur. Ramazan ayını beklemez. Eğer Şevvalın 23'ünde zengin olmuşsa, gelecek yılın Şevvalin 23'ünde zekat verir. Şevval ayı gelmeden Ramazan ayında verse de olur. Fakat Şevval ayının 23'ünde tekrar malını hesap eder. Az vermişse, üstünü tamamlar. Çok vermişse, fazla verdiği nafile olur. Yani zekatı günü gelmeden önce de vermek caizdir. Fakat gününde tekrar hesap etmek gerekir.

Sual: Bir hoca, (Zekat yalnız Ramazan ayında verilir. Bayramdan önce vermek gerekir. Bayramdan sonraya bırakılmaz) dedi. Zekat günü dolmayanlar ne olacaktır?
CEVAP

Bir yanlışlık vardır. Belki sadaka-i fıtır için söylemiştir. Herkesin zekat verme tarihi farklı olur.

Sual: Malımız nisaba ulaştıktan sonra, bir yıl dolunca hemen zekatını vermek farz mıdır? Bugün yarın zekat vereceğim derken ölürse, miras bıraktığı maldan vermek lazım mıdır?
CEVAP

Zekat, farz olur olmaz hemen vermek gerekmez. Vermeden ölürse, bıraktığı maldan verilmez. Bazı âlimlere göre de zekatı geciktirmek mekruhtur, hemen ilk fırsatta vermek gerekir.

Sual: Zengin olduğumuz tarih belli değilse, yani hatırlamıyorsak, zekatı ne zaman vermeliyiz?
CEVAP

Zannı galibe göre tahmini bir tarih kabul edilir. Bundan sonra o tarih esas alınır.

Sual: Nisap tarihim 1 Ramazandır. Mevcut mal varlığım nisap miktarını aşıyor. 1 Ramazan günü hangi saatten itibaren zekat bana farz oluyor?
CEVAP

Şer'i gün, imsak ile başlar. İmsak vaktinden itibaren zekat size farz olur.

Sual: Zekat vereceğim gün öğle vaktinde paramı veya altınımı çaldırsam, imsak vaktinden sonra zekat vermek bana farz olduğu için, zekat miktarını daha sonra elime geçince ödemem gerekiyor mu?
CEVAP

Hayır. Kendiniz telef etmediğiniz için vermeniz gerekmez.

Sual: Zekat verme günü gelip de zekatını vermeyen, daha sonra fakirleşip, elinde hiç parası kalmayan kimsenin zekat borcu af olur mu?
CEVAP

Malı kendi telef ederse, zekat borcu af olmaz, para kendiliğinden telef olursa zekat af olur. Yani malı, kendi harcar veya telef ederse, zekat af olmaz. Mesela borsada parasını yok ederse veya araba, buzdolabı gibi şeyler alarak parasının hepsini harcarsa zekat af olmaz, zekatını ödemesi gerekir. Malı çalınırsa, kaybolursa, yanıp yok olursa yahut ödünç veya âriyet verip geri alamazsa, o zaman zekat vermek gerekmez.

Print this item

  Hangi Maldan Zekat Verilir?
Posted by: SeliM35 - 09-09-2019, 09:51 AM - Forum: Mal ve Zekat - No Replies


Sual: Hangi maldan zekat verilir?
CEVAP

Zekatın hangi maldan verileceğini birçok müslüman bilmemektedir. Zekat olarak verilecek mallar yerine, bunların kıymetlerini de vermek caizdir. Kıymet denilince, altın ve gümüş anlaşılır, başka mal, çek, senet, para veya döviz anlaşılmaz. Çünkü eşyanın kıymeti altın ve gümüş ile anlaşılır. (Keşfi rümuz-i gurer)

Fülus [bakır] paraların kıymetleri nisabı bulunca zekat olarak, bu fülusun değerlerinin kırkta birini gümüş olarak vermek gerekir. (M.Seade)

Bakır paranın zekatı, aynı cins bakır paradan verilmez, gümüş olarak verilmesi gerekir. (İmam-ı Ebu Yusuf buyurdu ki, toprak sahiplerinden uşur ve zekat olarak, altın ve gümüş yerine, başka geçer akçe [para] almak haram olur. Her ne kadar bunlar, herkesin kabul ettiği damgalı para ise de, altın değil, bakır paradır.) [Redd-ül muhtar]

Altın ve gümüş olmayan, tedavüldeki para ile zekat verilmez. Zekat, ya altın veya gümüş, yahut ticareti yapılan maldan verilir. İmam-ı Nesefi hazretleri buyuruyor ki: Bir zengin, yemek satın alıp fakire yedirse, zekat vermiş olmaz. (Zahire)

Zekat olarak, erkek deve verilmez. Erkek develerin zekatı bile dişi deve olarak verilir. Dişi devesi yoksa değeri kadar altın veya gümüş verilir. Başka mal verilmez. (Hindiyye)

Zekat olarak altın ve gümüş yerine, bunların kıymeti kadar uruz vermek sahihtir. (M.Felah)

Ticaret malına uruz denir. Elbise tüccarı, ya uruz yani ticaretini yaptığı elbiseden veya değeri kadar altın, gümüş verir. (Tahtavi)

Altın ile gümüş, ne niyetle saklanırsa saklansın ticaret eşyası kabul edilir. Nisap miktarı ise zekatı verilir.

Kira ve zekat
Bugün fakir için kiralık ev çok mühimdir. Fakat zengin zekatına mahsuben fakiri evinde oturtamaz. Çünkü bir zengin, zekatına mahsuben, bir fakiri evinde oturtsa zekat vermiş olmaz.

Mal vermek gerekir
Sual: Fakirdeki kira alacağını almayıp zekatına saymak caiz olur mu?
CEVAP

Zekat niyeti ile fakiri evinde parasız oturtsa, kira almasa, sahih olmaz. Çünkü, fakire mal vermesi lazımdır.

Alaşımdan zekat
Sual: Bakır alaşımından yapılan bronz liraların renkleri ve şekilleri altın liralara benzediği ve altın yerine kullanıldıkları halde, bunlarla zekat verilemez mi? Vekil asıl gibi değil midir? Gümüş alaşımlı paralar da gümüşe benzediğine göre bunlardan zekat verilemez mi?
CEVAP

İkisinden de zekat verilemez. Çünkü, zekat vermek ibadettir. Altın veya gümüş olarak verilmesi lazımdır. İbadet değiştirilemez, yani dinin bildirdiği şekilde yapılması lazım ki ibadet olsun. İnsanın vekili, bunun namına ancak dinin izin verdiği işleri yapar. Fakat, bunun namazlarını vekili kılamaz. Bir fasığın temiz olarak ve edep ile ezan okuması caiz değildir. Çünkü o günah işlediği için onun ezanı sahih olmaz. Hoparlör de fısk olan şarkıları, çalgı aletlerini yaymakta kullanıldığı için, bu fısk aleti ile ezan okumak caiz olmaz. Çünkü, ibadet değiştirilemez. Çalgıyı hiç kullanmayıp evinde bulundurmak bile caiz değildir.

Zekât verirken
1- Zekât verirken bilezik, yüzük gibi altınların işçilik ve sanat değerine değil, ağırlığına itibar edilir. Mesela Reşat altınıyla Aziz lira 7.2 gr olarak kabul edilir. Yani 12 ayardan fazla olan bütün altınlar tartılıp kırkta biri zekât olarak verilir. Bilezik, küpe, yüzük gibi çeşitli ayarlarda altını olanın, bunların içinden en yüksek olanının ayarından vermesi evla, ortalamasından vermesi caiz, en düşüğünden vermesi ise mekruhtur.

2- Zekâta tabi mallar, altın liraların en düşüğünün alış fiyatına göre hesap edilir.

3- Nisabın üstünde bileziği olan kadın, zekâtını kendi verir veya (Zekâtımı sen bir fakire ver) diye kocasını veya başka birini vekil ederse, vekil kendi parasıyla zekâtı verebilir.

4- Bir kadın mehr-i müeccel olarak kocasından alacağı altınları nisap hesabına katar, fakat zekâtını vermez. Aldıktan sonra verir.

5- Zekât, farz olduktan sonra verilir. Nisaba ulaşan, zengin olduğu tarihi, kameri aya göre bir yere yazar. Mesela, 3 Receb’de zengin olmuşsa, bir yıl sonra Receb’in 3’ü gelince yine nisap kadar parası ve ticaret malı varsa, zekâtını verir. Ramazan ayını beklemez. Günü gelmeden zekât vermekte de mahzur yoktur, hatta gelecek birkaç yılın zekâtını önceden vermek de caizdir.

6- Nisap, yıl içinde sıfırlanınca, ilk nisabı bulduğu gün yeniden tarih atılır. Bundan bir hicri yıl sonra, nisaba malikse zekât verir. Sıfırladıktan sonra, bir daha zengin olana kadar tarih atılmaz. Sıfırlanmadan mesela 50 gram varsa, yıl sonu diğer paralarıyla birlikte nisaba malikse zekâtını verir, yani yıl içindeki, sıfırlanma hariç diğer dalgalanmalara itibar edilmez.

7- Uşru verilen mal, kırk yıl kalsa, uşru da zekâtı da verilmez, ama ticaret malı olursa veya satılıp paraya, altına çevrilirse zekât malı olur. Bir gün sonra da zekât günü gelse zekâtını vermek gerekir. Altın ve gümüş eşya ve kâğıt paralar, her ne suretle ele geçerse geçsin, zekât malı olurlar.

8- O ay tahakkuk eden kira, zekât nisabından düşülür, gelecek aylarınki düşülmez.

9- Miras alacakları nisap hesabına dâhil edilir, fakat ele geçmedikçe zekâtı verilmez.

10- 25-30 yıllık da olsa, vadeli taksitlerle alınan krediler, zekât hesabında borç olarak düşülür.

11- Altın miktarı yarıdan az olan karışımın zekât hesabı, ağırlığıyla değil kıymetiyle yapılır.

12- Yılın yarıdan fazlasında, parasız çayırda otlayan hayvanlar, üretmek için, sütü için olursa, bunlara saime hayvan denir. Saime hayvan sayısı, nisabı bulursa, zekâtı verilir. Yün için, yük taşımak için, binmek için olursa saime denilmez ve zekâtı verilmez. Parasız çayırda otlamayıp, evde besleniyorsa, üretmek veya eti ve sütü için de beslense yine zekâtı verilmez. Çift sürmek, yük taşımak, binmek için yetiştirilen hayvanların zekâtı olmaz

Print this item

  Zekat Kimlere Verilir?
Posted by: SeliM35 - 09-09-2019, 09:38 AM - Forum: Mal ve Zekat - No Replies


Sual: Zekât kimlere verilir?
CEVAP

Maddeler hâlinde bildirelim:
1- Ana babaya, dedeye, büyük anneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire zekât verilmez. Fakir olmak şartıyla geline, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa zekât verilir. Kardeş, hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya zekât vermek, daha çok sevab olur.

2- Kadın, borçlu ve fakir olan kocasına zekât verebilir.

3- Hayır kurumlarına zekât verilmez. Müctehid imamların hiçbirisi, hayır kurumlarına zekât verileceğini bildirmemiş ve bu konuda icma hâsıl olmuştur. Sonra gelen âlimlerin sözleri, icmayı bozamaz.

Demek ki, bugün hakiki bir âlim bile çıksa, kurumlara zekât verilmesine fetva verse, icmayı bozamayacağı için fetvası geçersiz olur. Zaten hakiki âlim de, icmayı bozucu fetva vermez. Durum böyleyken, çeşitli kurumlar, zekât fonu diye bankaya bir hesap numarası açıyorlar yahut makbuzla para topluyorlar. Bu yolla verilen paralar zekât yerine geçmez.

Buralara zekât verebilmek için dinin emrine uydurulması gerekir. Dine hizmet eden, ilim talebesi yetiştiren yurtlar, Kur’an-ı kerim kursları, vakıflar ve başka hayır kurumları vardır. Bu kurumların bir yetkilisi, bir fakirden vekâlet alır. Fakir, kurumdaki yetkili şahsa vekâlet verirken, (Benim adıma zekât almaya ve aldığın zekâtı dilediğin yere vermeye seni vekil ettim) der. Yahut sadece (Seni zekât almaya umumi vekil ettim) demesi de kâfidir. O zaman vekil de, aldığı zekâtı, talebelerin veya kurumun ihtiyaçlarına sarf edebilir. Böylece dine uyulmuş, zekât dine uygun olarak verilmiş olur.

4- Hadis-i şerifte, (İlim öğrenmekte olanın 40 yıllık nafakası olsa da, buna zekât vermek caizdir) buyuruldu. Din bilgilerini öğrenmekte ve öğretmekte olanlar yani işi, mesleği bu olanlar, zengin olsalar bile, çalışıp kazanmaya vakitleri olmadığı için zekât alabilirler.

5- Babası zenginse, küçük çocuğuna zekât verilmez. Babası fakirse, fakir olan büyük veya küçük çocuğa zekât verilir. Deliye de, fakirse zekât verilir. Çocuğa, deliye verilecek zekât, babasına veya velisi olan akrabasına veya vasisine verilir. Zengin birisinin küçük oğluna, fakir olsa da zekât verilmez, ama zenginin büyük çocuğuna, zenginin hanımına veya zenginin babasına fakirseler verebilir. Burada büyük demek akıl baliğ olmuş demektir. Küçük ise, henüz akıl baliğ olmamış demektir.

6- Peygamber efendimizin soyundan gelen seyyidlere ve şeriflere eskiden zekât verilmezdi. Günümüzde, bunlara zekât verilir. (Dürr-i Yekta)

Zekât verip alırken
1- Gayrimüslime, zekât da, sadaka da verilmez. [Zimmi, İslam devleti uyruğunda olan, gayrimüslim vatandaş demektir.] Zimmi varken, zimmiye zekât hariç, fitre, kefaret, nezir [adak] ve sadaka verilirdi. Bugün, dünyada zimmi yoktur.

2- Zekât verilecek kimseyi araştırmak gerekir, zan üzerine zekât verilmez. Zengine veya Müslüman olmayana zekât vermek sahih değildir. Ancak zekât verecek kimseyi araştırarak, zekâtını verdikten sonra, bunun zengin veya zekât verilmesi caiz olmayan biri olduğu anlaşılsa zararı olmaz. Yani zekâtı sahihtir. Rastgele değil, araştırarak verdiği için yeniden vermek gerekmez.

3- Zekât verirken, salih akrabaları tercih etmek gerekir, çünkü zekâtı, salih olan fakir akrabaya vermek daha sevabdır. Hadis-i şerifte, (Fakir akrabası varken, başkalarına verilen zekâtı, Allahü teâlâ kabul etmez) buyuruldu. Yani zekât borcundan kurtulursa da, zekâttan hâsıl olan büyük sevaba kavuşamaz.

4- Fakire verilen altın, onu zengin edecek kadar fazla olmamalı. Borçsuz fakire nisap miktarı veya daha çok zekât vermek, mekruh olur. 10 gr altın kadar borcu varsa, 100 gr altını alması mekruh olmaz.

5- Zekât verirken, zekât demek gerekmez. Hediye dense de caizdir.

6- Bir günlük yiyeceği olanın, zekât veya sadaka istemesi haramdır, fakat istemeden verilen sadakayı, zekâtı alması caizdir. Zekâtı mümkünse, salih olan muhtaçlara vermeli.

7- Fakire zekât için altın verip, tekrar onu ucuza satın almak mekruhtur.

8- Fakirdeki alacağı zekâta saymak caiz olmaz. Fakirde alacağı olan zengin, fakire borç senedini verip, (Alacağımı zekât olarak sana verdim. Sen de borcuna karşılık kabul et) dese, fakir de kabul etse, zengin zekâtını vermiş olmaz, çünkü zekât, borç senedi vermekle, razı olmakla verilmiş olmaz. Ancak mal teslim etmekle verilmiş olur. Bu zenginin zekâtını fakire vermesi, fakirin de, aldıktan sonra, tekrar zengine geri vererek borcunu ödemesi gerekir.

9- Ev kirasını ödeyemeyen fakir kiracıya, mal sahibi kirayı almadan bağışlasa, bu para zekât yerine geçmez, sadaka olur. (Redd-ül-muhtar)

10- Fakirde alacağı olan, fakirin, borcunu vereceğine güvenemiyorsa, güvendiği birini fakire göstererek, (Zekâtını almak ve borcunu ödemek için, bunu vekil yap) der. Zekâtı bu vekile verir. Vekil de, zengine geri vererek, fakirin borcunu öder. Böylece hem zekât verilmiş olur, hem de fakirin borcu ödenmiş olur. (Dürr-i yekta, Mizan-ı kübra)

Sual: Anne ve babaya zekat verilir mi? Kimlere verilmez?
CEVAP

Ana babaya, dedeye, büyük anneye, evlada, toruna, hanıma ve kâfire zekat verilmez. Fakir olmak şartı ile geline, damada, kayınvalideye, kayınpedere, kayınbiradere, üvey çocuğa zekat verilir. Hala, amca, dayı, teyze gibi akrabaya zekat vermek daha çok sevap olur. İmameyne göre, borçlu ve fakir kimseye, hanımı zekat verebilir. (Mevkufat)

Sual: Fakir bir çocuğa zekat vermek istiyorum. Yaşı küçük, zekatı babasına verebilir miyim?
CEVAP

Evet.

Zenginin ailesine zekât
Sual: Bir kimse, zengin birisinin fakir çocuğuna veya fakir hanımına yahut zenginin fakir babasına zekât verebilir mi?
CEVAP

Bir kimse, zekâtını zenginin küçük oğluna veremez; ama zenginin büyük çocuğuna, zenginin hanımına veya zenginin babasına fakirseler verebilir. (S. Ebediyye)

Burada büyük demek akıl baliğ olmuş demektir. Küçükse henüz akıl baliğ olmamış demektir

Sual: Kızımın aldığı evlatlığa zekat verebilir miyim?
CEVAP

Kızınızın aldığı evlatlık, onun çocuğu olmadığı gibi, sizin de torununuz olmaz. Ona zekat verebilirsiniz. Hatta kızınız da ona zekat verebilir.

Sual: Fakir kardeşe zekat verilir mi?
CEVAP

Evet.

Sual: Kız kardeşime zekat verebilir miyim?
CEVAP

Zekatınızı, zengin değilse kız kardeşinize veya çocuklarına vermenizde mahzur yoktur.

Sual: Bir fakir aldığı zekatı herhangi bir zengine veya bizzat zekat veren zengine hediye etse, zenginin o parayı kullanması caiz olur mu?
CEVAP

Fakir aldığı zekatı, zengine verebilir. Verdiği hediye olur. Zenginin bunu alması helal olur. Çünkü fakir kendi mülkünden vermiştir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(Şu beş Müslüman zengin zekat alabilir:
1- Allah yolunda cihad eden,
2- Zekat toplamakla görevli olan,
3- Borçlu ve borcunu ödeyemeyen zengin,
4- Kendi memleketinde zengin olduğu halde, bulunduğu yerde parasız kalan ve çok alacağı varsa da, alamayıp muhtaç kalan.
5- Fakir, aldığı zekatı zengine hediye ederse, zengin bunu alabilir.) [Ebu Davud]

Sual: Zekatı her fakire vermek uygun mu?
CEVAP

Malını israf edene, haramda kullanana zekat ve fitre vermek layık değildir. Verilirse sevabı az olur.

Salih olmayan fakir müslümana da, zekat vermek sahihtir. Fakat salihleri tercih etmek çok sevaptır. Fasıka zekat vermek, kıraç yere ekin ekmeye benzer, bire 3-5 alınabilir. Salihlere vermek ise, mümbit toprağa ekin ekmeye benzer. Sulak, verimli toprağa tohum atılırsa daha çok mahsul alınır.

Kâfir, her ibadet gibi zekat vermekle de mükellef değildir. Gayrı müslime zekat vermek caiz değildir. Resulullah sallallahü aleyhi ve sellem, Muaz bin Cebel hazretlerini Yemen’e gönderirken, zekatın, uşrun, kimlerden alınıp kimlere verileceğini bildirirken, (Müslüman zenginlerinden al, fakirlerine ver) buyurdu. (Buhari)

Bu hadis-i şerifi açıklayan âlimler, zekatın müslüman zenginlerden alınacağını ve onların [müslümanların] fakirlerine verileceğini, gayrı müslime verilmeyeceğini bildirmişlerdir.

Sual: Akrabaya sadaka, zekât vermek çok sevab deniyor; ama benim akrabalarım fasıktır. O parayla, içki içerler. Bunlara vermeyip, salihleri mi tercih etmeliyim?
CEVAP

Evet, salihleri tercih etmek gerekir. Salih akrabaları tercih etmekse, daha çok sevabdır. Hadis-i şerifte, (Fakir akrabası varken, başkalarına verilen zekatı, Allahü teâlâ kabul etmez) buyuruldu. Yani, zekât borcundan kurtulursa da, zekâttan hâsıl olan büyük sevaba kavuşamaz. (F. Bilgiler)

Gayrimüslime sadaka
Sual: Gayrimüslime, sadaka veya zekât verilebilir mi?
CEVAP

Zimmi varken, zimmiye zekât hariç, fitre, kefaret, nezir [adak] ve sadaka verilirdi.. Bugün, dünyada zimmi yoktur. Yani, şimdi gayrimüslime, zekât da, sadaka da verilmez. [Zimmi, İslam devleti uyruğunda olan, gayrimüslim vatandaş demektir.]

Sual: Salih bir Müslümana, dinen fakir olup olmadığını sordum. Hesap etti. Nisaba ulaşmadığını, fakir olduğunu söyledi. Ben de zekatımı ona verdim. Aradan bir müddet geçtikten sonra, o kimse, ben yanlış hesap etmişim, dinen zenginmişim, verdiğin parayı da harcadım. Sen zekatını bir fakire ver dedi. Zekatımı tekrar bir fakire vermem gerekir mi?
CEVAP

Fakir mi, zengin mi diye, gerekli araştırmayı yaptığınız için, tekrar vermek gerekmez. Zekat verilebileceğini, soruşturup anlayarak, zekatını verdikten sonra, bunun zengin olduğu anlaşılsa, zararı olmaz; yani zekat kabul olur. Fıkıh kitaplarında deniyor ki:
Zekat verilecek olan kimse, fakir olduğunu, zekat alabileceğini söylemiş ise, bu kimsenin, zekat almaya hakkı olup olmadığını araştırmak gerekmez. Buna zekat verince, soruşturarak, araştırarak vermiş sayılır. (Nehr-ül-Faik)

Sual: Çocuğa ve deliye zekât verilir mi?
CEVAP

Babası zengin ise, çocuğa zekât verilmez. Babası fakir ise, fakir olan çocuğa zekât verilir. Deliye de fakir ise zekât verilir.

Çocuğa, deliye verilecek zekât, babasına veya velisi olan akrabasına veya vasisine verilir. Zenginin küçük oğluna fakir olsa da zekât verilmez; ama büluğa ermiş oğlu fakir ise verilir. (S. Ebediyye)

Din ilmi talebesi
Sual: Din ilmi öğrenen öğrenciye, zengin de olsa zekât verilir deniyor. Ben her gün dini kitap okuyup, dinimi öğrenmeye çalışıyorum. Zengin de olsam, zekât alabilir miyim?
CEVAP

Dinini öğrenmek, her Müslümanın vazifesidir. Din ilmi tahsil eden öğrenci farklıdır.

Sual: Şafii’de kadın, fakir olan kocasına zekât verebilir mi?
CEVAP

Evet, verebilir. (Mizan)

Müellefe-i kulüb
Sual: Kur’an-ı kerimde, müellefe-i kulüb denilen kimselere zekât verileceği bildirilirken niye bunlara zekât verilmiyor?
CEVAP

Kalblerine iman yerleştirilmesi veya kötülükleri önlenmek istenilen bazı kâfirler ve yeni iman etmiş olan bazı zayıf Müslümanlara müellefe-i kulüb denirdi. Resulullah efendimiz, bunların üçüne de zekât verirdi; fakat hazret-i Ebu Bekr zamanında, Beyt-ül-mal emini olan Hazret-i Ömer, bir hadis-i şerif okuyarak, (Müellefe-i kulüb olanlara zekât verilmesini Resulullah nesh etmiştir) dedi.

Halife ve Eshab-ı kiramın hepsi bunu kabul ederek, nesh edilmiş olduğunda ve artık bunlara zekât verilmemesi hususunda icma hâsıl oldu. Nesh, Resulullah hayattayken olur. İcma ise, vefatından sonra olur. Bu inceliği anlamayanlar, bunu Hazret-i Ömer’in nesh ettiğini sanıyorlar. Eshab-ı kirama ve fıkıh âlimlerine dil uzatıyorlar. Bedayı ve diğer kitaplarda bildirildiği gibi, İslamiyet’e yardım için, düşmanın zararını önlemek için, onlara mal, para her zaman ödenir; fakat bu Beyt-ül-malın zekât bölümünden değil, başka bölümünden ödenir. Görülüyor ki, müellefe-i kulüb denilen kimselere ödeme yapılması yasak edilmemiş, onlara zekât verilmesi yasak edilmiştir. (F. Bilgiler)

Bakılan kişiye zekât
Sual: Kocası ölmüş ve kimsesiz kalmış fakir kayınvalideme evimde bakıyorum. Zekâtımı ona verebilir miyim?
CEVAP

Evet, vermek iyi olur.

Seyyidlere zekât
Sual: Peygamber efendimizin soyundan gelen seyyidlere ve şeriflere eskiden zekât verilmezdi. Şimdi verilir mi?
CEVAP

Evet, bugün için bunlara zekât verilir. (Dürr-i Yekta)

Zenginin çocuğu
Sual: Babası veya annesi zengin olan baliğ olmamış çocuğa zekât verilebilir mi?
CEVAP

Babası zenginse zekât verilemez. Babası fakir, annesi zenginse, ona zekât verilebilir, çünkü baliğ olmamış bir çocuk, annesinin malıyla zengin sayılmaz. (Redd-ül-muhtar)

Kime zengin denir?
Sual: Dinimize göre, zengin ve fakir kime denir?
CEVAP

Kurban nisabına malik olana, dinen zengin denir. Bu nisaba malik olanın, zekât alması haram olur. Kurban nisabına malik olmayana ise, dinen fakir denir. Bu kimse zekât alabilir. İhtiyacı olan eşyadan ve borçlarından fazla olarak, zekât nisabı kadar [96 gram altın veya o değerde] malı veya parası bulunan Müslüman, kurban nisabına malik demektir

Print this item

  Ziynet eşyalarının zekatı
Posted by: SeliM35 - 09-09-2019, 09:35 AM - Forum: Mal ve Zekat - No Replies


Sual: Kadınların takındığı inci, zümrüt, elmas ve pırlanta gibi ziynetlerin zekatı olur mu?
CEVAP

Kadınların altın ve gümüş hariç, başka ziynet eşyaları, ne kadar çok olursa olsun, zekat nisabına dahil edilmez. Fakat kurban nisabına dahil edilir. Yani nisabın üstünde ziynet eşyası olan kadın zengindir, kurban kesmesi vaciptir.

Sual: Altın kaplanmış, kolye ve kordonun zekâtı nasıl hesaplanır?
CEVAP

Altın miktarı yarıdan az olan karışımın zekât hesabı, ağırlığıyla değil, kıymetiyle yapılır.

Sual: Bize ait olmayan fakat bizde bulunan ziynet eşyalarının zekatını kim verir?
CEVAP

Kimin ise o verir.

Sual: 100 gram ağırlığında beş tane bileziğim vardı. Param olmadığı için bileziğin birisini bozdurup zekatımı vereyim dedim. Kuyumcuya giderken bileziğimi çaldırdım. Zekat vermem gerekir mi?
CEVAP

Nisaptan düştüğünüz için zekat af olmuştur. Eğer o bir bilezik ile bir mal alsaydınız, yine nisaptan düşerdiniz, fakat zekatını da vermeniz gerekirdi, çünkü kendi arzunuzla nisaptan düşmüş olurdunuz.

Sual: Şafii’de, kadınların taktıkları altınlar zekata tâbi midir?
CEVAP

Tâbi değildir, yani zekatı verilmez.

Sual: Şafii’de bir kadının bin bileziği, bin Reşat altını olsa yine mi zekata tâbi değildir?
CEVAP

Şafii mezhebinde, (Kadının ziyneti zekata tâbi değildir) demek, (Âdet olarak kullanılan ziyneti zekata tâbi değildir) demektir. Ziynet olarak, bin bilezik, bin altın lira takılmaz.

Diyelim ki âdet olarak en fazla on bilezik ile on altın lira takılıyorsa, bunlar zekata tâbi olmaz. (Kadının ziyneti 200 miskali geçerse, fazlası zekata tâbidir) diyen âlimler de vardır. Demek ki, kadının normal ziyneti zekata tâbi değildir. Fakat âdet olandan fazlası zekata tâbidir. Hanbeli ve Maliki'de de kadının ziyneti zekata tâbi değildir. Hanefi'de ise, altın kimde, nerede, ne maksatla kullanılırsa kullanılsın, nisabı bulursa zekata tâbidir. (Mezahib-i Erbe'a)

Print this item

  Altın ve Gümüşün Zekâtı
Posted by: SeliM35 - 09-09-2019, 09:17 AM - Forum: Mal ve Zekat - No Replies


Altın ve Gümüşün zekâtı

Sual: Tepsi, şekerlik ve ibrik gibi gümüş eşyalarının toplamı, 1 kg tutan bir kimse, bunların zekâtını nasıl verir?
CEVAP

S. Ebediyye’de deniyor ki:
(200 dirhem ağırlığında olan bir gümüş ibrik, sanat, işçilik bakımından 300 dirhem kıymetinde olsa, bunun zekâtı 5 dirhem gümüş verilir. 5 dirhem gümüş kıymetinde altın verilemez. 7.5 dirhem gümüş kıymetinde, altın vermek lazımdır.)

Gümüşün nisabı 200 dirhemdir. Bu da 672 gram eder.

Eğer gümüş olarak verilecekse, 1 kg gümüş için, 25 gram gümüş verilir. Gümüş verilmeyecekse, 25 gram gümüşün değeri verilmez, 1 kg gümüşün değeri ne kadar tutuyorsa, bunun kırkta biri kadar altın verilir. Mesela bugün, 1 kg gümüş, 600 lira ediyorsa, kırkta biri 15 lira eder. Ama zekât olarak, 15 liralık altın verilmez. Bir gümüş eşya; işçilik, sanat ve antika değeriyle birlikte, 6 bin lira ediyorsa, bunun kırkta biri olan 150 lira değerinde altın vermek gerekir. Gümüş olarak verilse idi, 25 gram gümüş vermek gerekirdi. Bu da 15 lira ederdi. Demek ki, gümüş olarak verilince 15 lira eden 25 gram gümüş veriliyor, değeri altın olarak verilince 150 liralık altın vermek gerekiyor.

Bir de şu husus var. Bir kimsenin sadece 500 gram gümüşü olsa zekât vermez. Eğer, başka parası veya altını da varsa, hepsi birlikte nisaba katılır. Mesela, 3.000 lira ile 500 gram da gümüşü varsa, gümüşün değeri, hurda gümüş olarak 300 lira olsa da, işçilik ve sanat değeri yönünden 5.000 lira ediyorsa, bu kimsenin 3.000 + 5.000= 8.000 liranın zekâtını vermesi gerekir.

Altın ve gümüşün zekâtı
Sual: Zekât için gümüşün nisabı 200 dirhem, altınınki ise 20 miskaldir. Bunların yarısı mesela 100 dirhem gümüşle 10 miskal altını olan zekât vermesi lazım geliyor; fakat S. Ebediyye’de, (95 dirhem gümüşle 1 miskal altını olsa ve 1 miskal altın kıymeti, 5 dirhem gümüş ise, altın nisabını doldurduğu için zekât verir) deniyor. Bu, ne 20 miskal altın, ne de 200 dirhem gümüş ediyor. Burada bir yanlışlık yok mu?
CEVAP
Verdiğiniz örnek yanlıştır. 100 dirhem gümüşle 10 miskal altını olan zekât vermeyebilir. Bu, altın ve gümüşün fiyatına göre değişir. Gümüşün fiyatı düşükse nisabı bulmayabilir. Mesela bugün için nisabı bulmaz. Çünkü 100 dirhem gümüş, 10 miskal altın etmez. Etseydi nisabı bulurdu. Gümüşün dirhemi bugün için 2,3 liradır. 100 dirhem gümüş 230 lira eder. Bununla da ancak 5,4 gram altın alınabilir. Bu da, 1 miskalden 0,6 gram fazla eder. Yani, bugün için 100 dirhem gümüş, yaklaşık 1 miskal altına tekabül etmiş olur. On miskal altın vardı, gümüş de bir miskal olunca, 11 miskal eder. 11 miskal altının ise zekâtı olmaz.

S. Ebediyye’deki bildirilen ifadede yanlışlık yoktur. 1 miskal altının kıymeti, 5 dirhem gümüş, 95 dirhem gümüş ise, 19 miskal altına tekabül eder, deniyor. Yani 19 miskal altın değerinde gümüşle bir miskal altını olan 20 miskali bulduğu için zekât verir.

Bunun gibi, (150 dirhem gümüşle, 40 dirhem kıymetinde, 5 miskal altını olan, zekât verir) deniyor; çünkü gümüşün altına ilavesiyle nisap meydana geliyor. 40 dirhem gümüş, 5 miskal altın ediyor. 20 miskali bulmak için, 15 miskal değerinde gümüşü varsa zekât verir. 15 miskal altın ise, 120 dirhem gümüş eder. Elinde 150 dirhem gümüş olduğuna göre, zekât vermesi gerekir. Nisab gümüşe göre değil, altına göre hesap edilir.

Bir örnek daha verelim:

Bugünün rayicine göre, 150 dirhem gümüşle 18 miskal altını olanın, zekât vermesi gerekir mi?

150 dirhem gümüşle, bugün 2 miskal altın alınamadığı için zekât vermek gerekmez. 19 miskal altınla 150 dirhem gümüşü olsaydı zekât verirdi.

Demek ki, eldeki gümüşün değeri altının nisabını doldurursa zekât vermek gerekiyor. Mesela, 15 miskal altını olanın elinde, 5 miskal değerinde gümüş varsa nisabı buluyor demektir

Print this item